19 Kasım 2020 Perşembe

Bugünden Bugüne Günaydın…


Ağaçlar yeşilden turuncuya doğru dönen yapraklarıyla süslemiş yolları,

 

Yağmur taneleri bastığında çatırdayan yaprakları yumuşatmış,

 

Duymuyorsun çatırdama seslerini,

 

Hafiften soğuk bir hava,

 

Kış kapıda,

 

Hani birazdan kar yağacak gibi,

 

Koca bir yıl geride kaldı neredeyse,

 

Mevsimlere hasret bir şekilde geçirdik zamanı,

 

Ürkek bir ruh hali sardı etrafımızı,

 

Korkuyu öğrendik,

 

Ölüm korkusundan ziyade sürünme,

 

Sevdiğini, sevdiklerini süründürme korkusu,

 

Sabahın erken saatlerinde doğan güneş her gün biraz daha geciktiriyor kendisini,

 

Bekliyorsun geldi gelecek diyorsun,

 

Gelmiyor,

 

Üşütüyor hava,

 

Kuşlar havanın soğumasına karşın eksik olmuyor sabahın seherinde,

 

Eşlik ediyor sana,

 

Cıvıltılarıyla adeta konuşuyorlar insanla,

 

Sokağın köpekleri arayış içerisinde,

 

Yiyecek bir şeyler bulma çabası her zamankinden daha zor,

 

Kediler soğuğun artmasıyla rüzgâra karşı sığınıyorlar arabaların altına,

 

Mesaiye gidecek emekçiler bir bir çıkıyorlar evlerinden,

 

Dumanlanıyor fabrikaların bacaları,

 

Bulutların varlığı havaları yumuşatırken,

 

Çekildi mi bulutlar dünya ile gökyüzünün arasından şiddetini arttırıyor soğuklar,

 

İnsanın kalbini ısıtan tek şey evinin içindeki neşe,

 

Kaloriferin ısısıyla ısınmak zor bu kış,

 

Ne kadar ısıtırsan ısıt,

 

Bu kışın ısıtacak olanı sevgi,

 

Psikolojik bir boşlukta insanoğlu,

 

Düne kadar hayatında olmayan salgın bir anda aldı elinden mevsimleri,

 

Koca bir yıl geride kalırken,

 

Mevsimlerin değişimini bile hissetmeyen insan,

 

Sorgulama dönemi içerisinde,

 

Geçmiş, an ve gelecek bir bir geçiyor gözlerinin önünden,

 

Geçmişin pişmanlıkları,

 

Yaşanmışlıkların mutluluğu,

 

Anın verdiği duygusallık,

 

Geleceğin verdiği endişe,

 

Karışmış durumda birbirine duygular,

 

Belirsizlik sarmış etrafını,

 

Geçim derdi,

 

İş kaygısı,

 

Mutlu olma arzusunun karşılığında her gün daha çok saran belirsizliğin içinden çıkma arzusu,

 

Yağmur yağıyor,

 

Arabanın silecekleri bir bir temizliyor taneleri,

 

Güneşe doğru yürürken eşlik ediyor sana tüm yaşanmışlıkların,

 

Paylaşmışlıkların,

 

Ve, bildiklerine karşın bilmediklerinin belirsizliği,

 

Güneş kendisini göstermeye başladıkça bir umut beliriyor yüreğinde,

 

Sanki bugün her şey eskiye dönecek,

 

Bir anda eskinin verdiği haz ve mutluluk yeniden bugünün içinde olacak,

 

Sorumlusunun kendinde olduğunu biliyorsun aslında yaşanılmaz bir hale gelen yaşamın,

 

Yüzleşmiyorsun,

 

Sen yüzleşmediğin içinde korkunçluk artmaya devam ediyor.

 

Yağmur taneleri bir bir düşüyor asfalta,

 

Arınıyor adeta dünya,

 

En mutlu hissettiğin anı yaşıyorsun,

 

Temizlik başlıyor adeta,

 

Tükenmiş olan mevsimler sanki yeniden başlayacak gibi,

 

Sonbaharın en mutlu hissettirdiği gün,

 

Ve, yarına dair içinde hissettiğin heyecan,

 

Kalbinde hissettiklerini yaşaman gereken an tam da şu an,

 

Yarın belki uzak,

 

Ama bugün yarından daha umutlu,

 

Umutla;

 

Bugünden bugüne günaydın…

 

 


5 Eylül 2020 Cumartesi

İnandıklarımız İçin Başladık - Gençlik ve Kırsal...

İnandıklarımız için başladık!

 

Üzerimize üzerimize geliyor şehirler,

 

Yeni değil bu durum,

 

Eskiden de böyleydi,

 

Yatay mimariden dikey mimariye geçtikçe şehirlerdeki alanlarımızı daralttık,

 

Üretim toplumundan çok tüketim toplumuna dönüştük,

 

Tükettikçe tükenen olduk,

 

Hazır olana alıştık,

 

Bize yeter diye düşündük,

 

Apartman yaşamını sinema ile cazip hale dönüştürerek,

 

Apartmanlarda yaşamanın hayalini toplumun bilinç altında oluşturduk,

 

Sonra bir apartmana koca bir köy sığdık,

 

Apartmanlarda yaşamak sınıf atlamak ile eşdeğer tutuldu,

 

Sinemanın en keskin mesajı oldu; “seni apartmanlarda yaşatacağım”

 

Kentsel alanlara insanlar göç ettikçe bütün hikayede kentlerde oluşmaya başladı,

 

Eğitim hizmetleri,

 

Sağlık hizmetleri,

 

Alışveriş imkanı,

 

Sosyal mekanlar,

 

Üniversite yaşamı ne varsa kentsel alanların içerisinde şekillendi yaşamlar,

 

Kırsalda olanlar bir bir kentlere göç ettiler,

 

Tabir yerindeyse kırsalda sadece yaşlı nesilleri bıraktık,

 

Sonra yaşlılarımız bir bir aramızdan ayrılınca kırsal boşaldı,

 

Üretmeyen bir toplum kendi kendine yetmekten uzaklaşarak dışarıya bağımlı bir hale geldi,

 

Dışarıdan gelmediği vakit kendi kendine yetememek korkusunu yaşamak,

 

Özünde kendi kendine yetebilecekken,

 

Yetememek…

 

Aileler,

 

Eğitimciler,

 

Arkadaş çevresi,

 

Karar alıcılar,

 

Politika üretenler gençliğe gelecek hazırlamak,

 

Vizyon oluşturmak,

 

Misyon yüklemek yerine maalesef üniversite bitirmeyi hedef gösterdiler,

 

Herkesin bir şekilde üniversiteli olduğu,

 

Alanında ihtisaslaşmanın önemsiz olduğu bir şekilde mezun olduğu bir sürecin içine çekildik,

 

Bugün etrafınıza baktığınızda üniversite bitirmeyen neredeyse kimse kalmıyor,

 

Ama kimse ihtisaslaşmıyor,

 

Ve, ihtisaslaşmayanlar maalesef üretim sürecinin bir parçası olamıyor.

 

Gençliğe bu kadar değer veren bir Cumhurbaşkanı bir daha gelir mi bilmem,

 

Gençliğe bu kadar değer veren bir yaklaşım varken,

 

Bunu fırsata dönüştürüp,

 

Politika olarak toplumsal zeminde yaygınlaşmasına emek vermeden,

 

Kendini ve bekasını düşünen,

 

Toplumsal yaşamın en önemli dinamiği olan çocukları ve gençleri önemsemeyip politika geliştirmeyen,

 

Oturduğu koltuğun hesabını yapanlardan dolayı maalesef bugün bu noktadayız,

 

Emin ol,

Senden önce de birileri o koltukta oturdu,

 

Senden sonra da birileri oturmaya devam edecek,

 

Önemli olan Anadolu’nun çocuklarının ve gençlerinin üretim sürecine yönelmesi,

 

Çocuklara ve gençlere gerçek yaşamda mutluluk hikayesini bulmalarını sağlayacak misyonun yüklenmesi ve vizyonun çizilmesi,

 

Anadolu’nun yeni bir hikayeye ihtiyacı var,

 

Farklılıkların bir zenginlik olarak görüldüğü,

 

Gençlerin siyasi bakış açısı her ne olursa olsun ayrıştırılmadığı,

 

Bir bütün olarak ortak geleceğimiz için emek verdiğimiz bir hikayeye!

 

Bugün yaşanan sorunların temelinde hep ötekileştirmek var,

 

Kendi kendine rol biçerek birilerini ötekileştirenler,

 

Ayrıştırmayı tercih edenler,

 

Sadece zarar veriyorlar ve kendilerini ve oturdukları koltukları korumaya çalışıyorlar,

 

Farkında değiller,

 

Hatırlananlar hesap yapmadan emek verenler olacak!

 

Gençlik ve Kırsal,

 

Bu iki kavramı iç içe sokacak ve Anadolu’nun gençlerinin bugünden itibaren geleceğini şekillendirecek,

 

Yaklaşım ve politikalara ihtiyacımız var,

 

Bunun için bizler emek vermeye devam ediyoruz,

 

Tam da bunun için Gençlik ve Kırsal Kalkınma Projesi’ne başladık…

 

İnandıklarımız için başladık…

16 Ağustos 2020 Pazar

Gençlik ve Gönüllülük Zirvesi

Gençlik ve Gönüllülük Zirvesi

COVİD19 süreci,

Sokağa çıkma yasakları,

Eğitimlerin online sisteme taşınması,

Maskeler,

Sosyal mesafeler,

2020 başladığından itibaren bu nasıl bir yıldır sorusu,

Olumsuz bir psikolojiyle zihinlerde korkunç bir gelecek endişesi ile çıktık yola,

Katılımcılarımızı belirlerken,

Zirve tarihini belirlerken hep zihnimizde soru işaretleri vardı,

Hem hastalıktan korkuyorduk,

Hem de bir araya gelmek istiyorduk,

Ertelemek veya gerçekleştirmek,

İkl ayrı seçenek vardı önümüzde,

Son dakikaya kadar neredeyse kimseye bilet aldırmadık,

Son 2 gün içinde katılımcılara whatssapp grubu üzerinden mesajı attık,

Gençler!

Biletlerinizi alın,

Daha gençleri görmeden onlardaki enerji Konya’ya kadar gelmişti,

Bir hikâye başlatmak istiyorduk,

Özellikle Pandemi sonrasında Türkiye’de gerçekleşecek ilk gençlik zirvesi olması hasebiyle de önemliydi,

Düğünler, asker uğurlamaları, kınalar, nişanlar tatiller her yerde devam ederken,

Asıl toplumsal motivasyonu arttıracak,

Üretimi teşvik edecek,

Gençliğin toplumsal kalkınmanın parçası olmasını sağlayacak etkinliklerin aksıyor olması,

Gerçekleştirilmemesi bizim için memleket açısından en büyük sorundu.

Bunun için cesaret etmeliydik,

Ve, öyle de oldu.

Tedbirleri alınca Anadolu’nun gençleri de kurallara uyunca,

Harika bir zirveyi geride bıraktık,

Otelden çıkarken ateşi en yüksek olan 37 dereceydi,

Her gün kapıdan içeri girerken gençlerin ateşlerini ölçmek,

Acaba biri yüksek çıkar mı diye endişe duymak,

Zirve bitti!

Herkes geldiği gibi memleketine bir bir gitti,

Toplumsal yaşamı kurallarla birlikte devam ettirmeli,

Gençliğin dinamizminin ve enerjisinin ülkeye yansıması sürecinde bir kesinti oluşmamasını sağlamak gerekiyor,

Ağrı’dan, Hakkari’den, Siirt’ten, Rize’den, Afyon’dan, İstanbul’dan, Lüleburgaz’dan, Adana’dan, Mersin’den Anadolu’nun dört bir yanından geldiler,

Enerjileriyle enerjimize enerji kattılar,

Ve, sanki pandemi hiç yaşanmamış gibi motivasyonlarıyla Anadolu’nun ortak geleceği ve gençliği için ne varsa içlerinde ortaya koydular,

Farklıydılar,

Hiçbiri birbirine benzemiyordu,

Siyasi bakış açıları,

Dünyaya bakışları farklıydı,

Tam da olması gerektiği gibi,

Farklılıkları zenginlik olarak gören yaklaşımla ortak bir noktada buluştular,

Ve, Anadolu adlı ortak coğrafyamızda gönüllülüğün güçlenmesi için ve COVİD19’un gençliğe olan etkileri için düşüncelerini ortaya koyduktan sonra,

Anadolu’nun dört bir yanına yeniden dağıldılar,

Şimdi Anadolu’nun farklı coğrafyalarında gönüllülüğü yayacak,

Ve, toplumsal güçlenmenin birer mihenk taşı olmak için emek verecekler,

Eğer bugün ülkemizde pandemi varsa bunun nedeni içimizde sorumsuzca hareket edenler,

Ertelenecekse düğünler ertelenmeli,

Ertelenecekse asker uğurlamalar ertelenmeli,

Yapılmayacaksa tatiller yapılmamalı,

Ama memleketin geleceği için üretim temelli faaliyetler, etkinlikler,

Ve, en önemlisi eğitim devam etmeli,

Yarınları daha yaşanılabilir inşa etmek,

Ve, bugünlerimizi de daha mutlu yaşamak istiyorsak,

Tercihimizi doğru yapmalıyız,

Tercihini virüsten yana koyanlar tedaviyi, aşıyı beklerken,

Tercihini üretimden, emekten, Anadolu adlı ortak coğrafyamızın güçlenmesi için koyanlar virüsten hiçbir zaman etkilenmeyecekler,

Bizim bir hayalimiz vardı,

Yola çıkarken hayalimize hayaller katacak aktörler aradık,

Toplamda 4917 kişi bölgesel çalıştaylar ve zirveye başvuru yaptı.

Biz, yaklaşık 200 kişi ile bir araya gelebildik,

Ama emin olun sahada sizler bir araya geldiğimiz gençlerle karşılaşmaya devam edeceksiniz,

Çünkü inancın ortak noktasında hep birlikte buluşarak yolculuklarımızı başlattık,

Gençlik ve Gönüllülük hikayesi,

Şükür ve inanç ile başladı,

Ve, şimdi bir virgülle daha güçlü bir şekilde yoluna devam edecek…

Emek veren, katkı sunan, destekleyen tüm herkese ve özellikle ateşini 37 derece altında tutmayı başaran gençlere teşekkürler…

 

 

 

 

  

3 Ağustos 2020 Pazartesi

Anadolu’nun tüm gençlerinin tam da nakarat kısmına geldiğimiz de bize eşlik etmesini bekleyeceğiz...

COVİD19 Gönüllülüğün Önemini Öğretti!

Gençlik ve Gönüllülük Projesini yazdığımızda 2019 yılının Eylül ayıydı,

Dünyada ne COVİD19 vardı,

Ne mesafemiz vardı,

Ne maskemiz vardı,

Ne de birbirimize karşı bu kadar ürkerek yaklaşıyorduk,

Ama yaşamımızda gönüllülük diye bir kavram hep vardı.

Çünkü zamanın ne getireceğinin belli olmadığı bir dünyanın içerisinde yaşıyorduk.

Zaten öyle de oldu,

Belirsizliklerin içinde insanlığın hiç ummadığı,

Tahmin etmediği bir gerçek Çin’in Wuhan kentinden diye tanımlasak da bir yerlerden başlayarak her birimizi buldu,

Sınırlar ortadan kalktı,

Dünyanın ne kadar küresel bir yer olduğunu anladık,

Yaşamın içerisinde her şeyin sahibi olmanın ama aslında hiçbir şey olmamanın ne demek olduğunu öğrendi insanlık,

Varlıklı olan,

Olmayan,

Herkes evinin içine kapandı,

Korku dört bir yanı sardı,

Kahramanlar çıkmaya başladı korkunç sürecin içinde bir bir ortaya,

Cemil Taşçıoğlu Hoca mesela,

Ali İhsan bulut,

Feriha Öz,

Tuğba Kuşdemir,

Hasan Ecevit birkaç isim sadece,

Ve, daha bir çok kahraman,

Yaşamlarını hiçe sayarak,

Aileleriyle aralarına mesafeler koyarak,

Çocuklarından uzaklaşarak,

Toplumsal mücadelenin aktörleri oldular,

Neydi amaçları?

Covid19’un daha fazla can almaması,

Ve, içimizdeki yayılma hızının yavaşlaması,

Bunu sağlamaya çalışırken ayrıldılar aramızdan,

Arkadaşları mı?

Hala yaşamın içerisinde covid19’un etkisini kırmak için mücadele ediyorlar,

Bir çok isim tanıdık bu süreçte,

Sağlık Bakanımızı mesela covid19 ile tanıdık,

Ateş Kara Hocayı,

Mehmet Ceyhan Hocayı,

Hiç olmadığı kadar evimize konuk oldular,

Neler yapmamız gerektiğini bizlere anlattılar,

Hala da her akşam anlatmaya devam ediyorlar,

Gönüllülük…

Ne zaman ne için belli olmayan bir yaşam biçimi,

Maddiyatla karşılığı ölçülemeyecek bir gerçek,

Bursa’da, Konya’da, Bingöl’de 7 ayrı coğrafi bölgemizden gençlerle buluştuğumuzda farkında olmadığımız bir hastalıktı Covid19,

Şimdi ise aylardır esareti altındayız,

Hükmetmeye,

Galip gelmeye,

Sevdiklerimizi kaybetmemeye çalışıyoruz,

Bir taraftan da mücadele edenleri alkışlıyoruz her gece yüreklerimizden,

Hani birkaç gün devam eden sonra biten alkışlar aslında her gece uyurken yüreklerimizde minnet ve şükranla çalmaya devam ediyor,

Ne getireceğini bilmiyoruz zamanın,

Covid19’u illaki yenecek insanlık,

Kayıplarımız daha ne kadar sürecek bilmiyoruz ama yeneceğiz,

Ama gönüllülüğe ihtiyaç hiçbir zaman bitmeyecek,

Dünyanın,

Gökyüzünün,

Doğanın,

Yeşilin,

Hayvanların,

İnsanların, her şeyin gönüllülere ihtiyaç duyduğu bir hayatın içerisindeyiz.

Dünyanın daha yaşanılabilir olması ve soluk aldığımızda endişesiz olmak için gönüllülük kavramının içeriğini hep birlikte doldurmalıyız.

Tam da bunun için çıkıyoruz yollara,

Son 10 gün,

Anadolu’nun farklı şehirlerinden her birimiz çıkacağız yollara,

Eskisi gibi yakın olamayacağız belki,

Ama eskisinden daha çok yakın olmak,

Ve, paylaşımı insanlar arasında arttırmak için yeni bir hikaye yazacağız,

Farkındayız özellikle gençliğin bunaldığının,

Arayışının derinleştiğinin,

Yaşamsal stresinin çoğaldığının,

Farkındayız!

Çözüm önerilerini ortaya koymak,

Gençler ve karar alıcılar arasında bir köprü oluşturmak için her birimiz çıkacağız yola,

İnandıklarımız,

Savunduklarımız,

Bizden sonrasına bırakmak istediklerimiz için yeni bir hikayenin etrafında buluşacağız,

Sloganımız da olduğu gibi;

“İnsanlık İçin Gönüllülere Dokun” demek için sesimizi hep birlikte yükselteceğiz…

Hiçbirimizin birbirine benzemeyen seslerini buluşturarak ortak bir ton yakalayıp,

Bir koro gibi sesimizi yükselteceğiz,

Ve, Anadolu’nun tüm gençlerinin tam da nakarat kısmına geldiğimiz de bize eşlik etmesini bekleyeceğiz.

Gençlik ve Gönüllülük:

Son 10 Gün…

8 Haziran 2020 Pazartesi

Aşk...


Sürekli olarak birbirine bakmak,

Aşkı öldüren daha korkunç bir şey var mıdır?

Her gün etrafımda,

Etrafında gördüğün sıradanlaşan tabloların nedeni bu,

Birlikte geleceğe bakamayanlar,

Sürekli olarak birbirine bakanlar,

Bir süre sonra heyecanlarını kaybedip,

Neden?

Sorusunu sormaya başlıyorlar,

Belli aslında neden olduğu ama işte görmek isteyen görebiliyor,

Sürekli olarak birbirinize baktığınız bir insan geçici bir heyecan verir,

Ve, sizin kontrol edemediğiniz bir süre içerisinde sizde oluşturduğu ne varsa sıradanlaştırır,

Aşk, iki insanın zihinsel dünyasının birleşmesi,

Hayallerinin ortaklaşması,

Attıkları adımların ritmi yakalamasıdır,

İşte bunu yapmayı beceremeyen ilişkiler de sıkılganlık çıkar ortaya,

Tam da bundan 2 yıl önce Tunus’ta Büyükelçiliğimizde nikah için bir araya geldiğimizde,

Evet, derken emin olduğum tek şey vardı,

Biz, sadece birbirimize bakmayacağız,

Aynı zamanda hem hayalleri bütünleştireceğiz,

Hem geleceğe dair adımları atarken birbirimizi kontrol etme ihtiyacı duymadan sorgusuzca yürüyebileceğiz,

Bir insanı en iyi seyahatlerde ve seyahatlerdeki yol arkadaşlığıyla tanırsın,

Hem ilk defa adım attığım topraklarda Fas, Tunus, Karayipler,

Hem de daha önce gittiğim Amerika, İspanya, Hollanda, Belçika, Bosna Hersek, Sırbistan, Karadağ, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Macaristan, Polonya’da aslında sadece seyahat etmek değildi amaç,

Tanımaktı,

Sürekli olarak aynı şehirden,

Aynı evden,

Aynı noktadan bakarsan sevdiğine ve o da aynı noktadan bakarsa sana yakalayamazsın aşktaki zenginliği,

Seyahatlerin ardındaki gizemde gizlidir aşk,

Daha önce gittiğin bir yere aşk ile yeniden adım attığında sanki ilk defa gidiyormuş gibi hissedersin,

Aşkın en korkunç tarafı ise sürekli olarak onu beslemek zorundasınız,

Boş bıraktığınız anda,

Beslemediğiniz anda açlığının çığlığını duymaya başlarsınız,

Aşkın en büyük besini de ona zaman ayırmaktır,

Çoğu insanın yaptığı hata gerçek aşkı avuçlarındayken görmemek,

Kaybettiklerinde,

Yıllar sonra dönüp arkaya baktıklarında duydukları özlemdir,

Ama maalesef aşk avuçlarının içindeyken kıymeti bilinmesi gereken bir şeydir,

En basit tabiriyle aşk nedir sorusuna herkesin vereceği çok fazla cevap vardır,

En doğru tanımlama ise geleceğe birlikte bakabilmektir…

Avusturya’daydık Viyana’da,

Schönbrunn Sarayı’nın merdivenlerinde yürürken şöyle bir baktım etrafıma sonra bir geçmişe bir geleceğe,

Zamanın içinde yetişmeye çalışıyoruz bir yerlere tam 2 yıl oldu evleneli,

Bugün yola çıkmıştık Tunus’a doğru,

Çalışırken uzandım o zamana ve dokundum,

Bize ait olanlara,

Aşk, işte…