26 Şubat 2023 Pazar

Sonbahar yaprakları gibi dökülüyoruz bir bir!

Sonbahar yaprakları gibi dökülüyoruz bir bir!


Esen rüzgarla birlikte savruluyoruz dört bir yana,


Kurumuş yapraklar,


Üzerimize basan ayaklar,


Çatırdıyoruz her birimiz,


Kalplerimiz kırılıyordu eskiden,


Öfkeleniyorduk eskiden atıyorduk içimize,


Susuyorduk,


Acısa da canımız üzerimize basan ayakların duydukları keyfin karşısında sesimizi çıkarmıyorduk,


Kırılan kalplerin yerini önce kaburgalarımız, kemiklerimiz aldı!


Sonra da yerini tüm bedenimiz ve parçalanmak,


Kırılmak derken yok olmaya başladık!


Kim toplayacak şimdi sonbahar yaprakları gibi dört bir yana savrulmuş her birimizi,


Kim yeşertecek yeniden 100 yıllık çınar ağacını?


Bir gece yaprak dökümünün yerini gövdesinden kopan ağaçlar aldı!


Sayılan 50 bin ağaç,


Sayılmayan daha kim bilir kaç ağaç bir anda yok oldu ormandan!


Çok şey istemedik be sizden!


Basit şeyler istedik,


Biz birbiriyle mücadele etmekten yorulmuş her acıyı yaşamış bir neslin çocuklarıyız dedik!


Sizin yaşadığınız ayrılıkları,


Karmaşayı,


Çöküşleri,


Darbeleri,


Yıkımları biz yaşamak istemiyoruz!


Alın ülkeyi yönetin ne yapacaksanız yapın ama bize yaşattıklarınızı yaşatmayın dedik.


Ne istedik sizden,


Dünya çocuklarıyla rekabet etmek için imkan, 


Liyakat,


Hakkaniyet,


Ve, adil bir düzen içerisinde erişebilirlik istedik!


Akademisyenin çocuğu akademisyen olmasın,


Siyasetçinin çocuğu siyasetçi olmasın,


Bakanın eşi bakanlık yapmasın,


Onun çocuğu babası devleti yönetiyor diye devletin imkanlarını kullanma hakkını kendinde bulmasın istedik!


Bir dünya var dedik,


Yıl olarak hepimiz dünya üzerinde 2023 yılını takvimlerde görüyor olabiliriz ama her ülke takvim yılında 2023 yılını yaşamıyor,


Bırakın çıkalım bu 1800’lü yıllardan,


Çağı yakalayalım dedik!


İnşaat ekonomisiyle Türkiye büyümüyor,


İnşa ekonomisi gerekiyor,


Herkes okul binası yapar,


Mesele okulun içindeki eğitim sistemini inşa etmek,


Herkes yol yapar,


Mesele yolun üstünde giden arabayı yapmak,


Herkes havalimanı yapar,


Mesele havalimanına inip kalkan uçağı yapmak,


Herkes hastane binası yapar,


Mesele hastanenin içindeki teknolojiyi ve kullanılan tıbbi ilaçları üretmek dedik!


Biz, inşa dedik,


Siz, inşaat dediniz!


Bir günde çöktü inşaatlar,


Daha duracak mı zannediyorsunuz!


Durmayacak!


Çünkü inşaat ekonomisiyle atılan her adım felakete sürükler!


Her şeyi bilen insanlar değiliz,


Bilmek zorunda da değiliz,


Siz de bilmeyin kardeşim,


İhtisas sahibi olanlarla yol gidelim dedik!


Elimizde proje dosyaları kapı kapı dolaştık,


Belki bir kişinin daha yaşamına dokunabiliriz diye günlerce kendimizi anlattık,


Ne oldu,


Siyaset kurumundan gelen tek bir telefona projeleri teslim ettiniz!


Ne oldu üreten beyinleri bir bir küstürdünüz!


Eline ok alıp gaza niyetine ok atanları,


Seçim kaybedenleri,


Aday yapılmayanları,


Yakın olanları bir yerlere taşıyarak sistem kurabileceğinizi düşündünüz,


Her atama beraberinde kurumsal çöküş getirdi!


Şimdi kalkmış gözümüzün önünde yatan resmi rakamlara göre 50 bin kişi yatarken,


Tribünlerde atılan birkaç istifa sloganı sonrasında maçların seyircisiz olması gerektiğini söylüyorsunuz!


Ne olacak maçlar sessiz olsa ne olacak,


Gözümüzün önünde duran gerçekler kayıp mı olacak?


Ya da toprağın altındaki 50 bin kişi yerinden mi kalkacak?


Gerçeklikten uzaklaştıkça her seferinde daha korkunç bir senaryo yaşıyor coğrafya!


Bugün tam 1 yıl oldu ben Türkiye’den ayrılalı!


Ne yaptı Bölgesel kurumlarınız!


Neyi becerdi?


Neyi değiştirdi?


İstisnai kadrodan 6400 ek gösterge verdikleriniz tek bir yeni proje hayata geçirebildi mi?


Geçiremezler!


Yapamazlar!


AFAD gibi kurumların hepsi!


Çekirdekten yetişmeden yönetici olanın kurumları anlama şansı yoktur.


Türkiye Devlet Planlama Teşkilatı kapatıldıktan sonra neden bu kadar etkilendi!


Çünkü DPT kendi içinde kurumsal kültürü oluşmuş liyakati koruyan bir yapıydı!


Onlarca kurum açıldı,


Onlarca kurum kapatıldı,


Hiçbirinin kapatılması bu kadar büyük etki oluşturmadı neden biliyor musunuz?


Çünkü rol model kurumsal yapı yok oldu!


Bir daha iktidar olunca ne yapacaksınız?


Ya da her koltuk sizin olsa ne yapacaksınız?


Ne kadar yaşayacaksınız?


Bugün sorumluluk sahibi insanların her biri öldükten sonra depremde ölenlerin her birinin ayrı ayrı hesabını vermeyecekler mi?


Allah’ı dilden düşürmemekle olmuyor!


Allah’ı kalpte yaşamak zihinde hissetmek gerekiyor.


İnsanlar günlerdir soğuğun altında,


Çadırlarda yaşıyor,


Yahu çadır versek ne olur vermesek ne olur?


Hangi çadır korur bu soğukta o insanları!


Bölgede GAP İdareniz yok mu sizin?


Bölge Kalkınma İdaresi değil mi?


Sahi ya 1 Nisan’a kadar mesaiye ara vermişsiniz,


Zaten yok ki!


Bir planlama yapmak,


Bölgede şu geçen 20 günde 5 tane konteynır prefabrik ev yapmak için fabrika kurmak bu kadar mı zor?


Şimdiye fabrikalar kurulmuştu,


Yerinde üretim yapılıyordu,


Ve, her gün üretilenler insanlara tahsis ediliyordu!


Kızılay’ın logosuz çadırları sattık diye savunma yaptığı bir ortam da hangi kurumsallık,


Ve, hangi kurumsal kültür?


Sakın koltukta oturanlar için gecenin bu saatinde kağıdı kaleme dokundurduğumu düşünmeyin,


Benim derdim Anadolu’nun insanları…


Ne lanet bir siyaset ve koltuk sevdası varmış ülkede,


Biraz vazgeçmeyi bilin,


Benimle uğraşmak istediler,


Cahil beyinleri, üretemeyen kapasiteleri ile hayatımı elimden çalmaya çalıştılar,


Yok Eywallahım yok dedim,


Bir günde çıktım ülkeden,


Zannediyorlar ki bütün dünya kendilerinin,


Yahu ben içimdeki memleket sevgisinin zekatını versem hepinizi boğar,


Ama yok hemen etiket vurarak şucu bucu diyerek insanları karalayarak algı yönetmeyi alışkanlık haline getirmişsiniz,


Yok kardeşim yok!


Siz hep bir şeyci oldunuz,


Siz, bir şeyci olduklarınızı red ederek yol değiştirip, 


Gömlekler değiştirdiniz,


Ama biz sizin giydiğiniz gömleklerin hiçbirini giymedik,


Üretelim istedik.


Hanginizin hangi köşede neler yaptığını anlatsam buradan bilmem nereye yol olur!


Sizinle uğraşmak gibi bir derdim yok!


Zaten birbiriyle uğraşanlar yüzünden yaşamıyor muyuz bu günleri!


Sonbahar yaprakları gibi savrulduk dört bir yana,


Önce kalbimiz parçalandı,


Sonra bedenlerimiz,


Kim getirecek bu memlekete baharı,


Kim getirecek bu memlekete yeniden kavuşmayı,


Her gün daha çok tiksinti duyduklarımızın arasında,


Meselemiz futbol maçları seyircili mi oynansın yoksa seyircisiz mi?


Tartışmaya devam!


14 Şubat 2023 Salı

Gaza niyetine ok atanlarla bilim ve akıl doğrultusunda gerçekleri savunanlar arasındaki ince bir yol ayrımından geçiyoruz!

Ben, Hatay,


Ben, Kahramanmaraş,


Ben, Gaziantep,


Elbistan,


Pazarcık,


Malatya,


Diyarbakır,


Elazığ,


Ben, Osmaniye,


Antakya’yım…


21. yüzyılda Cumhuriyetin 100. yılında toplu bir mezarlık oldum.


Çığlık çığlığa bir coğrafya kıyametini yaşadı.


İnsanlar ölümün kendine bir an önce gelmesi için belki de sert esen soğuğa karşı yalvardı,


Arada mucizeler bir bir gösterdi kendini,


Mucizenin çok daha ötesinde ölmemesi gerekenlerin olması için yapılması gerekenler maalesef yapılmadı.


Biz, suçlu değiliz!


Ne Hatay suçlu,


Ne de Kahramanmaraş,


Biz, suçlu değiliz!


Suçlu sizsiniz inşaat yapılmaması gereken yerlere inşaat yapanlar,


İstenilen kalitede beton ve demir kullanmayanlar,


Yeterli temel derinliğini kazmayanlar,


Uygun olmayan inşaatlara ruhsat verenler,


Yüksek kat izinlerine müsaade edenler,


Rezidans adı altında lüks mezarlıkların yapılmasına müsaade edenler,


Liyakatsizce yaptığınız atamalarla gaza niyetine ok atanı daire başkanı yapanlar,


İhtisas sahibi olmayanı en üst düzey yönetici yapanlar,


Çığlıkları duymayanlar,


İnsanların çığlıklarına kulak tıkayarak hala önümüzdeki seçim nasıl olacak,


Koltuğumuzu nasıl koruyacağız,


Ya da koltuğa nasıl ben otururum hesabı yapanlar…


Gurur duyun oturduğunuz koltuklarla,


Gurur duyun!


Bütün koltukları size bırakıp gitmiş olmanın verdiği duygu yoğunluğu ile günlerdir izliyorum.


Ben, Gaziantep,


Ben, Elbistan,


Ben, Samandağıyım…


Biz bu ölümlerin hiçbirinin sorumlusu değiliz,


Ne kader deyin,


Ne de bir sığınak arayın,


Kendi yaptıklarınızın sonuçlarını yaşıyorsunuz,


Değer miydi?


Şimdilik 35 Bin olan sayı muhtemelen çok daha yukarılara doğru gidecek!


Haritadan silinen şehirler,


Haritadan silinen insanlar,


Dün birbirini sokakta görürken selamlaşan insanlar bir daha belki tanıdıkları yüzleri göremeyecekler!


Siyasetin hırsının ve bitmek bilmek bilmeyen mücadelesinin sonuçlarını bir millet daha fazla nasıl yaşayabilir!


Kim sorumlu?


İnşaatları yapan müteahhitler mi?


Sakın!


İnşaatı yapan da suç aramayın,


Öncelikle yaptıran da arayın,


Yaptıran izin vermedikten sonra nasıl yakabilir ki o müteahhit!


Üzeri örtülenler olmasa bugün yaşananlar olmazdı!


Örttükçe üzerini her seferinde daha korkuncu buluyor bizi!


AFAD merkez teşkilatı çöktü,


AFAD’ı ayakta tutan ise taşradaki çekirdekten yetişme aktörler ve onların sahada bugünü görerek yetiştirdikleri gönüllüleri oldu.


Cezmi Müdür mesela topladı gitti tüm gönüllüleri günlerce maaş karşılığı değil gönül karşılığı çalışanlarla verdi mücadeleyi,


Merkez çekirdekten gelenlerden oluşmadığı için ne bu ruhu anladı ne de bu ruhun kıymetini…


Depremlerin en büyük aktörü AKUT duydunuz mu bu ismi bu depremde?


Eskiden gündemi belirleyen AKUT’tu?


Ne yaptı Nasuh?


Everest’e çıkan ilk Türk ne yaptı size,


Nasuh olması gerekirken AFAD’ın başında asli başlattığı işten kilometrelerce uzağa itildi,


Ne kazandınız?


Ne elde ettiniz?


Kurumların içini boşalttınız,


Karaman’a Belediye Başkan adayı yaptığınızı seçim kaybetti diye yer bulalım diye Bölge Kalkınma İdaresine atadınız,


Yetmedi çok büyük başarılar elde etmiş gibi oradan TSE’nin başına verdiniz,


Sokaktan geçeni Belediye’de özel kalem müdürü kadroları vererek 6400 ek göstergelerle Başkanlıklara getirdiniz,


Kurumları tanımayanlarla kurumları yönetmeye kalkınca gaza niyetine ok atanlar çıktı ortaya,


Çöktü işte sistem tablo ortada!


Gökyüzünden meteor düşse,


Yer yüzünden değil 7 10 şiddetinde deprem olsa devam etmesi gereken eğitime yine ara verdiniz!


Deprem öldürmüyor,


Cehalet öldürüyor,


Cahil olan toplum değil cahil olan eğitime ara verme kararı alan ya da aldıranlar aslında,


KYK yurtlarını tahsis etmek,


Hangi parlak zeka verdi bu fikri gerçekten merak ediyorum,


Gençlerin eğitiminin devam etmesi gereken yerde,


Türkiye’de bugün var 1 milyona yakın karavan ver bir karar tüm karavanlar konteynırlar bir günde yığılsın bölgeye,


Yok!


Ben, Pazarcık,


Ben, Şanlıurfa, 


Ben, Antakya,


Biz, almadık hiçbirinizin canınızı suçlamayın bizi,


Siz, kendi kendinize yaptınız diyor Anadolu’nun şehirleri duyuyor musunuz?


Sesimi duyan var mı diyorlar!


Ne yapalım!


Susalım,


Hiçbirimiz hiçbir şey demeyelim,


Gaza niyetine ok atanlardan depremlerde bizi kurtarmalarını mı bekleyelim!


Tüm yaşananlar az gibi bir de üzerine deprem felaketi,


Bir dakika bir durun,


Düşünün,


Yazık dünyanın en güzel coğrafyasının en güzel insanlarına yazık,


Dünyanın hiçbir yerinde böyle birbirine kenetlenen insanlar bulamazsınız,


Kendi kendine ayakta kalmak için mücadele eden insanların emek veren çabasına saygı gösterin!


Bir yanım uyumak istiyor,


Bir yanım uyanmak,


Ne uyuyorum aslında,


Ne de uyanığım…


Bir yanım susmak istiyor,


Bir yanım bağırmak,


Ne susuyorum,


Ne de bağırıyorum…


Bir yanım güneşe bakıyor,


Bir yanım aya,


Ne güneşi görüyorum,


Ne de ayı aslında…


Bir yanım yağmurda yürümek istiyor,


Bir yanım rüzgarı hissetmek,


Ne yağmuru hissediyorum,


Ne de rüzgârı…


Bir yanım gülmek istiyor,


Bir yanım ağlamak,


Ne gülmeyi becerebiliyorum,


Ne de ağlamayı!


Bir yanım sevmek istiyor,


Bir yanım terk etmek,


Ne sevebiliyorum,


Ne de terk edebiliyorum!


Bir yanım düşünmek istiyor,


Bir yanım düşüncelerden uzaklaşmak,


Ne düşünebiliyorum,


Ne de düşüncelerden uzaklaşabiliyorum!


Bir yanım üretmek istiyor,


Bir yanım tüketmek,


Ne üretebiliyorum,


Ne de tüketebiliyorum!


Kim miyim ben?


Senim,


Ve, arada git geller ile zamanı tüketenden başkası değilim!


Sürekli bir gel git hali,


İçindeki enerjiyi tam harekete geçireceksin,


O an tam da harekete geçtiğin anda her seferinde şiddetli bir fırtına kopuyor,


Tam da başladığın noktaya,


En başına geri dönüyorsun,


Sürekli içinde yaşadığından dolayı da sadece sana ait bir durum zannediyorsun,


Ah bir öyle olmadığını bilsen,


Değil!


Senin kaderin değil bu durum,


İçinde yaşadığın için herkes gibi aynı döngünün içine hapsoluyorsun,


Bir insanın en büyük sağlık sorunu ne olabilir?


Kanser mi?


Diş ağrısı?


Migren?


Timor?


Vardır elbet her birinin kendisine ait bir ağır süreci,


Hiçbirinin aslında psikolojinin yanında bir değeri yok biliyor musun?


İçinde yaşadığın gelgitlerin seni sürüklediği sürecin sorumlusu sen değilsin!


Hiçbir zaman da olmadın.


Doğru bir coğrafyada doğdun ama doğru bir yönetim şekli hiçbir vakit seni bulmadı.


Doğru bir okula gittin ama doğru bir eğitim sistemi seni hiç bulmadı.


Doğru bir evde doğdun ama doğru bir ebeveyn eğitim süreci yaşamadın.


Doğru bir mahallede geçti çocukluğun ama doğru bir akran eğitimi almadın.


Doğru bir sınıfta okudun ama doğru bir rekabet sistemi yoktu.


Doğru dersleri aldın ama doğru bir öğretim şekli yoktu.


Doğruların içindeki yanlışların etkisini yaşıyoruz.


Doğru bir zamanda doğdun ama doğru bir şekilde zamanı yaşayamadın.


Umudun tükendiği noktada hep birlikte ayağa kalkmak zorundayız!


İnşa edilmesi gereken tam 10 şehrimiz var ilk etapta,


Bir daha böyle bir acı yaşamamak için hep birlikte gerçeklerle yüzleşerek artık yanlışları yapanları kutsallaştırmadan yolumuza devam etmek zorundayız.


Yanlışları kutsallaştıranları bloklayıp geçeceğiz,


Doğruların üzerine toprağın altında bıraktıklarımızın yaşanmamış hayatlarının hatırına yeni bir Anadolu inşa edeceğiz.


Zorundayız!


İnşa etmek zorundayız!


Gaza niyetine ok atanlarla bilim ve akıl doğrultusunda gerçekleri savunanlar arasındaki ince bir yol ayrımından geçiyoruz,


Hep birlikte ya toprağın altındakilerin hatırına çocuklarımızı kurtaracağız,


Ya da hep birlikte çocuklarımızla birlikte onları bulan sonun bizi bulmasını bekleyeceğiz…


Ver kararını,


Ve, geç harekete kardeşim!