31 Mart 2023 Cuma

Siyasetin çirkin yüzüyle karşılaşmak mı yoksa Van Gogh’un pahabiçilemez yüzüyle mi?

Kimliği olan sokaklarda yaşamak,


Geçmişi bugüne taşıyan binaların arasında gezinmek,


Her sabah uyandığımda karşılaştığım manzaradaki binanın önünde bir tabela,


Van Gogh bu binada çalıştı cümlesiyle güne başlamak,


Sonra zamanın içinde yolculuğa çıkarak o ana gitmek ve ruh halini hissetmek,


Çocuklarımızın en büyük eksiliği kimliği olmayan sokak ve caddelerde büyümek zorunda kalmaları,


Bir asır önceki şehrin fotoğrafıyla şimdiki resmini bir araya koyduğunuzda gördüğünüz benzerlikler şehirlerin kimliğini oluşturur,


Kendi kulağını kesen,


Ve, kulağını kestiğini hatırlamayan,


Hayatının en üretken dönemlerinde bile anlaşılamayan,


Akıl hastanesinde yatan,


Kullandığı renklerle ve çizgileriyle anlaşılmak için mücadele eden,


Kardeşine tam 650 adet mektup yazan, 


Yazdığı her mektupla ruhsal yaşadığı durumu anlatan,


Âşık olduğu kadının aslında bir başkasıyla nişanlı olduğunu öğrendiğinde çöken,


Akıl hastanesindeki doktorunun çizdiği portresini hediye ettikten sonra doktorunun değer vermediği ama yıllar sonra 50 Milyon Dolara satılan tablosunun pahabiçilemezliğini göremeyen Van Gogh…


Kendisiyle aynı ismi taşıyan ve kendisinden sadece 6 ay sonra vefat etmiş olan kardeşi Theo oğluna abisinin ismini vererek belki de bu büyük mirasın asırlar sonrasında hak ettiği değere ulaşmasını sağladı.


Van Gogh’u kaybetmenin üzüntüsüne dayanamayan Theo’nun oğlu küçük Van Gogh’un mirasçı olduğu,


Yaşamı boyunca çabaladığı,


Ve, bugün Hollanda’da yer alan müzenin kurulmasıyla tarihin içindeki renklerin dokunuşları bugün bütün insanlık için hala pahabiçilmez bir şekilde yolcuğuna devam ediyor.


Fırçasını her tualle buluşturduğundaki bıraktığı renkler,

Sıçrattığı dokunuşlar,


Melankoliyi en dibine kadar yaşayan ruh hali,


Bazen kendi canını bile acıtacak kadar içindeki ruhsal dünyayla mücadele eden Van Gogh,


Tam bir yıldır yaşadığım evin tam karşısında çalışmış,


Her sabah geçtiği sokaklardan geçiyorum,


Yürüdüğü yolları adımlıyorum,


Sonra Atlas’ı alıyorum,


Ve, etkileyenlerin arasından birlikte koşturuyoruz,


Koca bir asır önce çalıştığı bina bugün hala aynı renkleriyle ve doğallığıyla çalışanlarını ağırlamaya devam ediyor,


İçeriye giren insanların her sabah karşılayanı olan resmiyle ürettiklerinin bir yansıması olarak insanları selamlıyor.


İntihar eden ve ettiği intiharın ardından ölmediği için kliniğe kadar kendi giden,


Klinikte yeterli teknik ekipman ve doktor olmadığı için tedavisi gerçekleştirilemeyen Van Gogh,


Saatler sonra yaşama veda ederken,


Kendini kaptırarak çizdiği resimlerin her birinin bu kadar pahabiçilmez olacağını bilse acaba aynı sonla mı yaşama veda etmek isterdi…


Kimliği olan şehirlerin sokaklarında çocuklar ile bizim çocukların arasındaki fark nedir derseniz?


Biz, şehirlerin, sokakların, mahallelerin, köylerin kimliklerini kaybetmelerini sağlayarak büyüdüğümüzü zannettik,


Ama aslında büyürken küçüldük…


Her sabah evinden çıktığında nasıl bir sokak ve şehirle karşılaşırsa çocuk ona göre şekillenir!


Bizim sokaklarımızda siyaset,


Çarpık kentleşme 


İmar rantlarının bir yansıması olarak sürekli yükselen gökdelenler,


Her ay neredeyse bir başka firmaya kazanç sağlamak için sökülüp takılan kaldırımlar,


Bitmek bilmeyen alt yapı çalışmaları,


Her yağmur yağdığında sökülen ve sonra yeniden yapılması gereken yollar,


Birbirine benzeyen kamu binaları,


Hiçbir kültürel özelliği olmayan gelişigüzel yapılmış okullar var.


Söze başlayınca öyle bir tarih anlatıyorlar ki,


Sonra bir yürümeye başlıyorsun,


Anlatılan tüm tarihi söküp atan ve yenisini yaparken de sürekli olarak tüketen bir şehirleşme görüyorsun.


Sonra bizim çocukların sanata, müziğe, bilime ve üretime olan ilgisinin olmasını bekliyorsun,


Her gün binlerce yetenekli çocuk yeteneklerinin bile farkına varmadan çocuk oluyor,


Binlerce çocuk genç,


Binlerce genç yetişkin,


Ve, binlercesi de kendine dair hiçbir şeyi fark etmeden yaşamdan ayrılıyor.


Tam 100 önceki resimleri bir kenara koyun,


Sonra da bugünün resimlerini bir karşılaştırın,


Hangi şehirde yaşıyorsanız şöyle bir internet taraması ile bakın,


Göreceksiniz çocukların gündemlerini belirleyenlerin şehirlerin kimliklerine dair tükettiklerini,


Van Gogh’un koca bir asır önce çalıştığı binanın önünden geçiyorum,


Sonra etkileyenlerini herkes gibi selamlıyor,


Ve, yoluma devam ediyorum….


Bazen soruyorlar neden gittin diye?


Aslında daha fazla tükenmemek için ve kendi tükenmişliğimi de çocuğuma miras bırakmamak için gittim!


Her sabah sokağa çıktığında siyasetin çirkin yüzüyle mi karşılaşmak yoksa Van Gogh’un pahabiçilemez yüzüyle mi…


Türkiye kendi tercihini yapmak zorunda,


Çocukların neyle karşılaşması gerektiğine siz karar vereceksiniz,


Sonra da o çocukların hiç birinden şikayet etmeyeceksiniz!