24 Temmuz 2013 Çarşamba

Nick D’Aloisio ve Bilgi Teknolojileri Girişimciliği...

İngiliz lise öğrencisi Nick D’Aloisio, ‘Summly’ adını verdiği uygulamasıyla 17’sine bastığı gün AppStore’un en başarılı yazılım geliştiricilerinden biri olmayı başardı.

Bu başarı tüm Dünya ülkeleri için muhteşem bir örnekti.

Okul yaşamına bir yıl ara veren Nick D’Aloisio inandıkları için bir yolculuk başlatmıştı,

Kimisi için yaşamı bir yıl ötelemek,

Kimisi için çılgınlık,

Kimisi için belki de aptallıktı,

Ama o kendisini ve bunu başarabileceğine inanıyordu.

Uygulama, milyarder işadamı Li Ka Shing’in dikkatini çekti ve D’Aloisio işadamından 300 bin dolarlık yardım aldı.

Ve, ortaya milyonlarca dolara satılan bir uygulama çıktı.

Yeni nesilin en fazla ihtiyaç duyduğu şey destek,

Ve, yönlendirme...

Bir tarafta da İstanbul Sanayi Odası tarafından yapılan araştırma sonuçları Türkiye'deki en büyük 500 şirketin toplam cirosunun neredeyse teknoloji devi Apple'ın yıllık cirosuna denk olduğunu ortaya koydu.

Amerika kendi içinde Apple'ı üretebiliyor ve Dünya devlerini ortaya çıkarabiliyorsa,

Bunun temelinde girişimciliğin desteklenmesi yatıyor...

Türkiye'nin 2023 hedeflerinde Dünya'nın 10 büyük ekonomisinden biri olmak var,

Bu hedefe ulaşmak için Türkiye'nin kendi içindeki Teknoloji devlerinin sayısını arttıracak,

Dünya'ya kullanılabilir uygulamalar yazacak beyinleri desteklemesi şart,

Geçen yıllarda Amerika'ya gittiğimde bu işin temelden eğitimle başladığını,

Ve, bireye verilen özgüveni yerinde görmüştüm,

Bugün Kalkınma Bakanlığı 'internet girişimciliğinin' desteklenmesiyle ilgili planlamalar yapıyor,

Önümüzdeki dönemde genç beyinlerin önünü açmaya yönelik adımlar devam ediyor.

Türkiye'nin 2006 yılında uygulamaya konulan Bilgi Toplumu Stratejisi konuya verilen önemi gösteriyor.

2023 hedeflerine doğru ilerlerken Bilgi Teknolojileri ve İnternet Girşimciliğinin daha fazla desteklenerek,

Genç beyinlerin harekete geçirilmesi şart.

Kendi içimizdeki Nick D’Aloisio'ları çıkarmak çok uzak değil,

Sadece buna inanmak,

Ve, inanarak genç beyinlerin önünü açmak gerekiyor...

Hani 39.000 metreden atlayan FELİX vardı ya,

Üzerinden neredeyse 1 yıl geçti,

Yakında yeni denemeler olacaktır,

Bizimde bu denemelere katılmak için daha hızlı adımlar atmamız şart...

Gökyüzünden Dünya'ya yaklaşmak,

Ve bunu bir gün kendi ülkenden çıkacak birinin yapacağına inanmak...

Meselenin özü; inanmak...

10 Nisan 2013 Çarşamba

Ulusal Ajans…



Hızla değişen Dünya,

Ve, bu değişimi yakalamaya çalışan Türkiye…

Yaklaşık 10 yıldır Türkiye yeni bir gençlik yetiştiriyor;

Sınav sisteminin dışında yetişen bir gençlik bu…

Bir taraftan yaşamı sınavlar üzerinden şekillendirilmeye çalışılan bir gençlik varken;

Diğer taraftan düşünce gücünü harekete geçirerek yaşamın içerisinde aktif bir rol oynayan gençlik var…

Değişim sürecinin en önemli aktör kurumlarından biri de şüphesiz ki AB Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı (Kısa adıyla; Ulusal Ajans…)

Farklı bir kurum Ulusal Ajans;

Türkiye’de değiştirilmeye çalışılan memur profilinin belki de yansıması olarak varlığını oluşturan bir kurum…

Kurumla ilk tanıştığımda yıl 2003,

Gençlik Programının başında Fatih Abi (Türkmen) vardı,

Kısıtlı bir Uzman profili olsa da mesai kavramı olmayan insanlar Meltem Abla, Tacettin Abi, Nevzat Abi, Ali Abi, Oya Abla vardı…

Bir kısmı farklı kurumlara gitse de hala çalışanlar var,

“Abi” ve “Abla” ibarelerini önemsiyorum;

Çünkü yapıyı güçlendiren bu samimiyetti…

Bugün Türkiye’de yaşamın içerisinde aktif rol oynayan bireylerin önünü açan duruşun adı; samimiyet ve inanç…

Ulusal Ajans bugün Türkiye’nin her tarafından insanları Dünya’nın farklı yerlerine,

Dünya insanlarını da Türkiye’ye taşıyor…

Bu da Dünya bakış açısını yakalayan bireylerin yaşamın içerisinde artmasını sağlıyor…

Değişen Dünya’yı yakalamaya çalışan gençlik profilinin öncülüğünü Ulusal Ajans yaptı ve yapmaya da devam ediyor;

Birçok programı içerisinde barındıran Ulusal Ajans kurulduğu gün atılan sağlam temellerinden dolayı bugün birçok insanın yaşamına dokunmaya devam ediyor…

Hayalleri olan gençlerin; hayallerine uzandıkları çatı…

Ben, bir Avrupa ülkesinde 12 aya kadar Avrupa Gönüllü Hizmeti yapmak istiyorum,

Ben, arkadaşlarımla birlikte 6 ile 21 gün arasında bir değişim programında yer almak, farklı ülkelerden gençlerle bir araya gelmek istiyorum,

Biz, demokrasi kavramını farklı ülkelerden gençlerle konuşmak istiyoruz,

Biz, dünya insanlarını misafir etmek istiyoruz,

Biz, yerelde bir değişim başlatmak istiyoruz,

Diyen gençler için bulunmaz fırsatları içinde barındıran kurum; Ulusal Ajans…

Hani yaşamın içerisinde bir arayışa girersin,

“Ne yapmalıyım?” sorusunu kendine sorar,

Ve, “neden imkanlar yok?” diye yakınmaya başlarsın;

İşte Ulusal Ajans o anda karşına çıkan ve seni yaşamın içerisinde farklı bir noktaya sürükleyecek olan Tesadüf’ün adıdır…

Bugün Türkiye’de pratik çözümler üreten,

Farklı bakış açılarıyla yaklaşabilen,

Ben, bir şeyleri değiştirmek istiyorum diyen gençlerin sayısının artmasının önemli aktörlerinden biridir; Ulusal Ajans…

15 Milyon gibi çok büyük bir Gençlik potansiyelinin yaşadığı Türkiye’de yeni gençlere ulaşmak için her geçen gün daha fazla eğitim ve bilgilendirmeler düzenliyor kurum…

Bende yaşamımda değişim istiyorum diyenler için;

www.ua.gov.tr adresinden fırsatlara ulaşabilir,

Yaşamınızdaki değişim için çabalayabilir,

Aklınıza takılan soruları yazının başında da belirttiğim üzere bugün sayıları eskiye göre çok daha fazla olan; “Abi” ve “Ablalara” sorabilirsiniz…















4 Nisan 2013 Perşembe

Akil İnsanlar...



Ümidin yeni bir yolculuk olarak karşımıza çıktığı,

Her geçen gün daha çok arttığı,

İnsanların göz bebeklerinin içinde korkuların yerini heyecanın aldığı,

Belirsizliklerin belirginleştirilmeye çalışıldığı bir geleceğe doğru gidiyoruz…

Ortada bir “belki” var,

İnanılmış bir “belki”…

63 kişiden oluşan bir liste açıklandı,

Liste üzerine konuşulacak,

Söylenecek çok söz var…

Bu sürece inananlar zihinlerindeki soruların hiçbirini sormadan tünelin sonundaki ışığa ulaşmaya doğru atılan her adımı destekliyorlar,

Çünkü böyle bir ortamın bir daha oluşmama ihtimalini de düşünerek süreci baltalayıcı tartışmaların önünde adeta bir set oluşturuyorlar…

Bir taraftan da “Demokrasi” çerçevesinde adımlar atılmadığı müddetçe sürecin baştan itibaren sekteye uğrayacağına inananlar var…

Ve, bir taraftan da bütün süreci inkar eden;

“Ne gerek vardı”,

“Bu vatana ihanettir” diyenler var…

Sonuç; her düşünceye rağmen ortada bir süreç var…

Normal olan zaten bu; “farklı düşüncelerin olması”,

Ve, farklı düşüncelerin tartışarak birbirini olgunlaştırması,

Tek tip bir düşünce etrafında bu süreç yürürse zaten o gün endişeler taşımak gerekir,

Mesele kendi düşüncemizi önemsediğimiz kadar,

Bizim dışımızdakilerin düşüncelerini de önemsememiz…

Farklı düşünceleri ötekileştirmek,

Beraberinde çözüme giden yolda büyük çözümsüzlükler getirir…

En nihayetinde bu topraklar da akan kanın durması değil mi amaç?

Bugün televizyonun karşısına geçip kumandayı elimize aldığımızda,

Bir süredir duymadığımız ölüm haberlerinin ortadan kalkması değil mi amaç?

Taşıdığımız korkulara karşı,

Cesur adımlar atmadığımız müddetçe kesin çözüm gelmeyecek,

Ve, bu adımları birilerinin değil,

Bireysel olarak her bir bireyin atması gerekiyor…

74 milyonun içinden 63 kişi;

Tarihi bir sorumluluk,

Toplumun bu insanlardan beklentisi,

Ve, hükümetin bu insanlara yükleyeceği misyon…

Beklenti ve misyon arasındaki mesafe ne kadar artarsa o kadar çok zorlanacak bu insanlar…

Bu yüzden sürecin sorumluluğunu bu insanlara yüklemek yanlış bir politika olur…

Bu insanlar siyaset üstü bir noktadan “Barış” kavramını yerelde insanlara anlatacaklar,

Ve, en önemlisi bireysel adımların çoğalmasını sağlayacaklar…

Bu adım toplumdaki beklentiyi yükselten,

Barışın kıvılcımını büyük bir ateşe dönüştürmeye devam eden bir başka hamle…

Bu insanların içinde 2 kesimin olması önemliydi;

-      Evladını kaybeden, yüreğinde yıllardır dinmeyen evlat hasretliğini taşıyan, benim yaşadığımı başka analar yaşamasın diyen “anneler”…

-      Bu savaşın içinde; birileri onlar adına konuşsa da elinde silah olan “gençler”…

Belki bir sonraki adımda olacak...

Süreci en çok yaşayanları ve sürecin odak noktasında olanları dahil etmediğimiz vakit; istenilmeyen kutuplaşmalar artacaktır…

“Akil Adamlar” ve beklentiler,

Bir de yüklenecek olan misyon…

Durdurulmak istenen “ölüm” acısı…

Bu bahar dağların doruklarına doğru uzanacağımız bir baharın kokusunu getirir mi evimize bilinmez,

Ama inanmadan ve pencereyi açmadan o koku gelmeyecek…

ahmetkatiksiz@gmail.com

2 Nisan 2013 Salı

Bireysel Sorumluluk...


Kritik bir süreçten geçiyor Dünya,

İnsanın kaderi olduğu gibi Dünya’nın da bir kader çizgisi var,

Ve, biz öldüğümüz gün kader çizgimiz son bulsa da ,

Dünya’nın kader çizgisi ölen ve doğan her bireyle yeni bir döneme giriyor,

Her yüzyılda bir süreç yeniden hareketleniyor...

Binlerce yıldır Dünya’nın kader çizgisinde ‘kan’ var.

Coğrafyalar değişse de ölümler değişmiyor...

Çok hassas bir sürecin içinde Dünya,

Ortadoğu’da ipler kopmuş durumda,

Uzakdoğu gergin,

Batı bunalımda,

Doğu bloğu arayış içerisinde,

Ve, Türkiye tüm bu entrikaların içinde kendi çıkışının peşinde...

Dünya’nın kader çizgisinde ‘kan’ hiçbir zaman eksik olmayacak bütün insanlığın yaşamı son buluncaya dek,

Ama akan kanın azalması için cesur adımlar gerekiyor...

Türkiye, asırlık gerçeğinin farkında olarak cesurca adımlar atarak geleceğini kendi inşa etmenin peşinde,

Ama bu hiç de kolay görünmüyor...

Doğduğu günden beridir her gece belirsizliklerle uyuyan bir neslin çocuğu olmanın verdiği duygularla belirli bir gelecek için ufukta görünen umuda sonuna kadar destek vermek duygusunu savunuyorum...

Keskin ve kritik bir süreç;

Ve, bu süreci belirleyecek olan; Bireysel Sorumluluk...

Asırlık gerçekler,

Ve, çözüm reçetesi; Bireysel Sorumluluk...

Yeni dönemin en çok kullanılacak olan tabiri...

Bireysel sorumlulukları arttırmak için bireysel farkındalıkları arttırıcı adımlar atmak gerekiyor...

Bu süreçte her bir bireyin attığı adımla ilgili sorumlu davranması,

Belirsiz geçmişin belirginleştirilmesi için oldukça önemli...

Bu ülkede gündemde konuşan;

Belirleyici olan,

Toplum adına karar verenlerin çocukları hiçbir zaman kirli savaşların içerisinde ölmüyor...

Ölenler, gündemden uzak kendi dünyalarında yoksulluk içerisinde yaşayan insanların çocukları...

Kolay olan her zaman başkalarının çocuklarının ölümleri üzerine yorum yapmaktır.

Sana ait ölümler olmadığı vakit her türlü cümleyi kullanmak kolaydır;

Peki ya ölüm benim çocuğuma gelirse korkusunu yaşamalı insan...

Bireysel sorumluluk duygusunu harekete geçirici aktörlere,

İnisiyatif alacak bireylere ihtiyaç var...

Çünkü ‘Barış’ koronun yükselen sesinin arkasından gelecek...

Ölümleri azaltıcı adımlar atmak için,

şünceyi özgürleştirmek,

Bireylerin tartışmalarının önünü açmak,

Tartışılanları olgunlaştırmak,

Ve, çözümü ortaya koymak gerekiyor...

Zor değil bunu başarmak,

Birlikte yaşama kültürünü daha da ileriye götürmek...

Şırnak’tayım panelimiz var...

Bugün yaşamın içerisinde her gün ölümleri yaşayan insanların arasında dolaşırken yaşanan gelişmeleri soruyorum insanlara...

Büyük bir umut,

Ve, büyük bir bekleyiş var...

Şırnak’ın tam karşısında Cudi’nin eteklerinde özgürce piknik yapacakları günlerin hasretliğini yaşıyor insanlar...

Bir Gençlik Evi düşünün duvarları kurşun izleriyle dolu ve insanlar artık yanından geçerken kurşun izlerini görmüyorlar...

Oraya ziyaret amaçlı giden biri için korkunç olsa da orada yaşayanlar için sıradanlaşş...

Bu anormal bir normalleşme;

Kurşun izleri olmayan binalardan buralara bakmak en kolayı,

Ama o kurşun izlerinin arasından Dünya’ya bakmaya çalışmak ise tam tersine zor,

Çok zor...

Beklentilerin bu kadar yükseldiği bir dönemde,

Şırnak sokaklarında dolaşmak,

Doğanın muhteşem dokusunu izlemek,

Ve, bu muhteşem coğrafyanın bir gün turizmle canlanacağı düşüncesini taşımak...

Yeni süreç beraberinde neler getirecek bilmiyoruz;

Belirsizlikler oldukça fazla...

Belirsizlikleri ortadan kaldırmanın temel adımı;

Başta TBMM’de bulunan partilerin,

Ve, mecliste temsiliyeti bulunmayanların ortak ve yüksek bir sesle; İnsan odaklı yaşamın kalitesini arttırıcı adımlar atmasından geçiyor...

Diğer türlü yükselen seslerin birbirine uyumsuzluğu arttıkça;

İnsanların içinde oluşan bu muhteşem inancın yerini daha çok belirsizlikler alacak...

Barışa,

Huzura,

Mutluluğa doğru atılan her adımın yanında olmak,

Tersi yönde atılan her adımın karşısında olmak bizi farklı bir geleceğe,

Ve, bizden sonraki nesillere daha yaşanılır bir yaşam alanı bırakmaya götürür...

Diğer türlü aynı kısır döngünün içinde dönüp dolaşan,

Ve, bir adım ileriye gidemeyen insanlar olarak yaşamlarımızı yaşamak; korkunç görünüyor...

Umudu yeşertmek için; Bireysel Sorumluluk...