15 Şubat 2017 Çarşamba

Bizim gibi görünen ama özünde hiçbirimize ait olmayan bir dünyada yaşıyoruz hep birlikte o kadar...

Soluk alırken mezarlıklarda yaşıyoruz,

Dört duvar üzeri tavan olan evler,

Özünde hepsi benziyorlar mezarlıklara,

Sadece yaşam alanlarımız biraz daha geniş o kadar,

Toprağın altında olan ile üstünde olan arasındaki fark sadece hareket alanının biraz daha geniş olması o kadar,

Bizden öncekiler başladılar bunu yapmaya,

Bize ait olan yaşam alanlarını daraltmaya,

Özgürlüklerimizi kısıtlamaya,

Ve, bize ait olan sınırları belirlemeye,

Ne yaptılarsa kabul etmiş bir şekilde bizden öncekilerin,

Başlıyoruz yaşamlarımıza,

Ve, bu korkunç mirası daha korkunç bir şekilde bizden sonrakilere bırakmak için yarışıyoruz adeta,

Gelecek nesillere gerçekten üzülüyorum,

Bizimkinden çok daha korkunç bir miras teslim alacaklar,

Her biri umutlarla yaşama başlarken,

Bir bir umutlarını yitirerek canavarlaşacaklar...

Halbuki ne de özgür bir dünya hediye edilmişti biz insanlara,

Cennetten kovulacak ilk günahı işleyen insanlara,

Sonsuz özgürlük,

Ve, düşünsenize sınırları olmayan eşsiz bir dünya,

Her gelen nesil kendinden sonrakilere daha korkunç bir miras bırakmak için mücadele etmekten öte ne yaptık ki,

Ne varsa tükettik;

Önce birbirimize olan sevgiyi,

Sonra paylaşmayı,

Ve, sonra devam etti bu böyle hırs, kibir, iktidar mücadelesi, ben duygusu...

Toprağın altındaki ile toprağın üstündeki arasındaki farkın olmadığı bir dünyaya doğru gidiyoruz,

Mezarlıklarda olanlar ile olmayanlar arasında bir farkın olmadığı bir dünya düşünsenize ne kadar korkunç,

Bazen mezarlıklarda olanlara bile özenen insanların olduğu bir dünyanın içinde yaşıyoruz,

Biraz zaman ayırıp,

Birkaç dakika birkaç soluk,

Fazlasına gerek yok etrafımıza baktığımızda keşke bende o mezarlıkta olanlardan biri olsaydım diyenlerin sayısının her geçen gün ne kadar fazlalaştığını görmek mümkün,

Düşünsenize,

Ölüme hasret insan topluluklarına dönüşüyoruz...

Peki ya neden?

Çünkü birbirimizi sevmiyoruz,

Kendimiz dışındaki hiç kimsenin yaşam hakkına,

Düşünce özgürlüğüne saygı duymuyoruz,

Ben ve benim gibi düşünenler diyoruz,

Ya beni, seni, onu hepimizi yaratan kudretin verdiği farklılıklarımızla var olma özgürlüğü ne olacak,

Bunu yok sayıyoruz,

Belki de en çok bu yüzden sona yaklaşıyoruz,

Her filmin bir sonu olduğu gibi insanlık adlı filminde bir sonu olacak,

Ve, bu sonun mutlu bitme ihtimali varken,

En korkunç şekilde bitmesi için adeta birbiriyle yarışan topluluklar içerisinde yaşıyoruz,

İnsanlık iradesinde olan bir şeyken mutlu son,

Bizden öncekilerin mirası korkunç sonu daha korkunç bir sona dönüştürmek için tüyler ürperten bir dünyanın içinde nereye gittiğimizi bilmeden yuvarlanıyoruz adeta,

Her gün içimizden birileri çok erken yaşlarda yaşama oluşturduğumuz korkunçluklar yüzünden veda ederken biz isimlerini dahi bilmiyoruz,

Düşünsenize,

Dünyanın dört bir yanında; çocuklar, gençler ölüyorlar dini, ırkı, dili, görüşü, inancı ne olursa olsun işte ölüyorlar,

Bir bir eksiliyoruz,

İçimizdeki insan görünümlü varlıklar bizi eksiltiyorlar,

Ve, eksilmelerimiz karşısındaki sessizliğimizden cesaret bularak her geçen gün bunu daha korkunç bir şekilde devam ettiriyorlar,

İnsanlık olarak ölüyoruz,

Ve, mezarlıklardaki yatanlar ile üzerinde gezenlerin birbirinden farkının olmadığı bir yaşama doğru sürükleniyoruz,

İçimizden birilerinin uyanması,

Ve, uyuyanları uyandırması gerekiyor,

En korkuncu da herkes bunu bir diğerinden bekliyor,

Bu yüzden korkunç sona karşı kimsenin sesi yükselmiyor,

Bizim gibi görünen ama özünde hiçbirimize ait olmayan bir dünyada yaşıyoruz hep birlikte o kadar...