Soluk alırken
mezarlıklarda yaşıyoruz,
Dört duvar üzeri
tavan olan evler,
Özünde hepsi
benziyorlar mezarlıklara,
Sadece yaşam
alanlarımız biraz daha geniş o kadar,
Toprağın altında
olan ile üstünde olan arasındaki fark sadece hareket alanının biraz daha geniş
olması o kadar,
Bizden öncekiler
başladılar bunu yapmaya,
Bize ait olan
yaşam alanlarını daraltmaya,
Özgürlüklerimizi
kısıtlamaya,
Ve, bize ait olan
sınırları belirlemeye,
Ne yaptılarsa
kabul etmiş bir şekilde bizden öncekilerin,
Başlıyoruz yaşamlarımıza,
Ve, bu korkunç
mirası daha korkunç bir şekilde bizden sonrakilere bırakmak için yarışıyoruz
adeta,
Gelecek nesillere
gerçekten üzülüyorum,
Bizimkinden çok
daha korkunç bir miras teslim alacaklar,
Her biri
umutlarla yaşama başlarken,
Bir bir
umutlarını yitirerek canavarlaşacaklar...
Halbuki ne de
özgür bir dünya hediye edilmişti biz insanlara,
Cennetten
kovulacak ilk günahı işleyen insanlara,
Sonsuz özgürlük,
Ve, düşünsenize
sınırları olmayan eşsiz bir dünya,
Her gelen nesil
kendinden sonrakilere daha korkunç bir miras bırakmak için mücadele etmekten
öte ne yaptık ki,
Ne varsa
tükettik;
Önce birbirimize
olan sevgiyi,
Sonra paylaşmayı,
Ve, sonra devam
etti bu böyle hırs, kibir, iktidar mücadelesi, ben duygusu...
Toprağın
altındaki ile toprağın üstündeki arasındaki farkın olmadığı bir dünyaya doğru
gidiyoruz,
Mezarlıklarda
olanlar ile olmayanlar arasında bir farkın olmadığı bir dünya düşünsenize ne
kadar korkunç,
Bazen
mezarlıklarda olanlara bile özenen insanların olduğu bir dünyanın içinde
yaşıyoruz,
Biraz zaman
ayırıp,
Birkaç dakika
birkaç soluk,
Fazlasına gerek
yok etrafımıza baktığımızda keşke bende o mezarlıkta olanlardan biri olsaydım
diyenlerin sayısının her geçen gün ne kadar fazlalaştığını görmek mümkün,
Düşünsenize,
Ölüme hasret
insan topluluklarına dönüşüyoruz...
Peki ya neden?
Çünkü birbirimizi
sevmiyoruz,
Kendimiz
dışındaki hiç kimsenin yaşam hakkına,
Düşünce
özgürlüğüne saygı duymuyoruz,
Ben ve benim gibi
düşünenler diyoruz,
Ya beni, seni,
onu hepimizi yaratan kudretin verdiği farklılıklarımızla var olma özgürlüğü ne
olacak,
Bunu yok
sayıyoruz,
Belki de en çok
bu yüzden sona yaklaşıyoruz,
Her filmin bir
sonu olduğu gibi insanlık adlı filminde bir sonu olacak,
Ve, bu sonun
mutlu bitme ihtimali varken,
En korkunç
şekilde bitmesi için adeta birbiriyle yarışan topluluklar içerisinde yaşıyoruz,
İnsanlık
iradesinde olan bir şeyken mutlu son,
Bizden
öncekilerin mirası korkunç sonu daha korkunç bir sona dönüştürmek için tüyler
ürperten bir dünyanın içinde nereye gittiğimizi bilmeden yuvarlanıyoruz adeta,
Her gün içimizden
birileri çok erken yaşlarda yaşama oluşturduğumuz korkunçluklar yüzünden veda
ederken biz isimlerini dahi bilmiyoruz,
Düşünsenize,
Dünyanın dört bir
yanında; çocuklar, gençler ölüyorlar dini, ırkı, dili, görüşü, inancı ne olursa
olsun işte ölüyorlar,
Bir bir
eksiliyoruz,
İçimizdeki insan
görünümlü varlıklar bizi eksiltiyorlar,
Ve,
eksilmelerimiz karşısındaki sessizliğimizden cesaret bularak her geçen gün bunu
daha korkunç bir şekilde devam ettiriyorlar,
İnsanlık olarak
ölüyoruz,
Ve,
mezarlıklardaki yatanlar ile üzerinde gezenlerin birbirinden farkının olmadığı
bir yaşama doğru sürükleniyoruz,
İçimizden
birilerinin uyanması,
Ve, uyuyanları
uyandırması gerekiyor,
En korkuncu da
herkes bunu bir diğerinden bekliyor,
Bu yüzden korkunç
sona karşı kimsenin sesi yükselmiyor,
Bizim gibi
görünen ama özünde hiçbirimize ait olmayan bir dünyada yaşıyoruz hep birlikte o
kadar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder