23 Mart 2017 Perşembe

Evlerimiz Hikayesiz İnsanlar Öksüz...

Evlerimiz hikayesiz insanlar öksüz

Ev; alıştık bir defa yüksek katlı evlerde oturmaya,

Kalmadı artık evlerimizin bir hikayesi,

Ya kiralıyoruz ya satın alıyoruz ama hep anahtarı takıp içeri giriyoruz.

Ve, birinden diğerine geçerken hiç zorlanmıyoruz.

Ev, eskinin evleri ve eskinin insanları hikayeleriyle koymuşlar taşları üst üstü,

Her bir taşın,

Taşların arasına konulan harcın hep bir hikayesi var anadolunun köylerinde,

Kalmadı etrafımızda, bir tek köylerimizde var oralarda da zaten biz yokuz,

Hep uzağız,

Belki de bu yüzden insanlar bu kadar öksüz,

Belki de bu yüzden evler hep buz gibi,

İnsanlar ise ruhsuz...

Deştiğinde bir ev önünde oturuyor 76 yaşında Fatma teyze, 

Sırtını dayamış hikayelerine, bakıyor gelene geçene,

Önce uzaktan izledim,

Sonra yanına yaklaşıp oturdum taşın üstüne,

Konyalının değişiyle "ne düşünün teyzem?" dedim.

"Gelene geçene bakınır dururum." diye karşılık verdi. 

Hikayesini anlattı sırtını dayadığı evin,

Kalmadı kalmadı kimseler kalmadı buralarda, eskiden böyle miydi? dedi.

Eskinin evlerinin de insanlarının da bir derinliği var.

Ve, eskinin insanları bizim yaşadığımız kentlerin yoğunluğunun içinde yoklar,

Bizim o hareketli yaşamlarımızın içinden kaçıp çoğu zaman evlerine kapanıyorlar,

Bir tek köylerde hala sokaklarda gezinenler var.

Bizim yaşamımızı tükettiğimiz Facebook, Twitter, Instagram ve diğer sosyal medya araçlarının hiçbirinde onlar yoklar,

Bilmiyor,

Ve, en önemlisi bilmek dahi istemiyorlar,

Çünkü gerçek yaşamın içinden o dünyaya girdiklerinde hikayelerinden kopacaklarının farkındalar. 

Bir etrafınıza bakın hiç kaldı mı hikayesi olan insanlar,

Görüyor musunuz yaşamın içinde?

Yoklar!

Bizi terk ediyorlar,

Ve, kendi dünyalarına çekilip ölüm gelinceye kadar mutlu olmaya çalışıyorlar.

Rahmetli Babaannem One,

Hep köye gideceğim, köye gideceğim derdi,

Bugün daha iyi anlıyorum One'yi,

Bizim dünyamızda hiç hikayesi yoktu ki,

Bütün hikayeleri şimdi tepesinde yattığı Boran köyündeydi.

Ve, bir başka köşede 104 yaşında Abdullah dede,

Sırtını dayamış köy meydanında güneşe,

Dersin ki daha 25'inde zıpkın bir delikanlı,

Hayat dolu,

Gözleri tebessüm dolu,

Eversene beni diyor Hocama,

Düşünsene 104 yaşındasın 25'lik delikanlı gibi evlilik istiyorsun,

Bunu da heyecanla dile getiriyorsun,

Yaklaştım yanına öptüm yanağından sendeki bu enerji hepimize lazım diye fısıldadım kulağına bastı kahkahayı.

Eskinin evleri de insanları da hayat dolu,

Benzemiyorlar hiçbirimize,

Bizim gibi kölesi değiller çağın,

Ne ellerinde telefon,

Ne evlerinde internet,

Tıpkı ilk günkü gibi yaşıyorlar hayatı,

Benim senin gibi hızlı git gelleri yok hiçbirinin,

Her birinin derin hissiyatları,

Ve, hiç unutamadıkları bir geçmişleri var.

Peki ya bizim?

Kentlerin yoğunluğunun içinde hikaye toplayamıyor,

Günlük hayata yetişmeye çalışıyoruz,

Ve, her şeyi unutuyoruz,

Çok hızlı değişip, değiştirip, vazgeçebiliyoruz,

Bu yüzden mutluluk hep uzak,

Hem evlerimiz öksüz hem bizler,

Mutlu olmak istiyorsan hikayeleri olanları bulacaksın,

Ve, nerede oldukları,

Kim oldukları önemli değil,

Eskinin hepsi bizim ortak mirasımız ve o eskinin içinde yaşayamasakta, soluk almak lazım. 

Bir yerlerde bulup eskinin hikayesi olan evlerini, insanlarını gölgesinde oturup nefes almak lazım,

O vakit yaşam daha anlamlı bir hal alıyor...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder