GRİNİN
Mİ YOKSA GÖKKUŞAĞININ MI ÇOCUĞUSUN?
Dünya adlı ortak
coğrafyamızda yaşıyoruz,
7 milyar insan,
Her birimiz
birbirinden farklı,
Aynı evin
içindekiler dahil hiçbirimiz birbirimize benzemiyoruz,
Çok ince bir çizgide
ise keskin bir şekilde ayrılıyoruz,
Kimimiz grinin
kimimiz ise gökkuşağının çocuğu,
Tercih hakkı ise
elimizde,
Dünyamızı griye
dönüştürmek de,
Renklendirmek de
bizim elimizde,
Gökkuşağına dönüştürenlerden
biri olarak karşılaştık,
Karşılaştığımızda
içindeki heyecan,
Ve, kendisinin
dışındaki sadece tecrübeye gösterdiği saygı,
İnancı,
Değişime açığım ve
değiştirmek istiyorum demesi,
Hikayeler
topluyoruz,
Ve, uzun zamandır
hikayelerimizin bir parçası,
Yıl da 3 – 4 defa
bir araya geliyoruz neredeyse,
Hani sinemada
karakter tiplemeler vardır ya,
Onlardan bir
tanesi,
Özel bir hareketi
var fotoğraf çektirirken,
Özdeşlemiş kendisiyle,
Hastalık gibi onu
tanıyan tanımayan herkese bulaşıyor bu hareketlilik,
Görünce içinizde
hemen bir “aaaa” çekmek geliyor,
Tam da resimdeki gibi...
Dedim ya karakter
oyunculardan,
Ne aradığı belli,
Ben, sivil
toplumda kendimi buldum,
Öğrenmeyi ve
öğrendiklerimi paylaşmayı seviyorum diyor,
Bunun için sosyal
medyadaki tüm hesaplarını bizimle tanıştıktan sonra paylaşımlar yapmak daha
fazla gence ulaşmak için sayısı kaç olursa olsun bir paylaşım platformuna
dönüştürdü,
Günün hiç
umulmadık saatlerinde cep telefona gelen bildirimlerle hatırlıyorum,
Yüzümde hemen bir
tebessüm beliriyor,
Çünkü ya bizim
hikayemizi yaygınlaştırıyor,
Ya da yeni dahil
olduğu hikayelerden bizi haberdar ediyor,
Bir insanın
heyecanı hiç bitmez mi?
Yok, bitmiyor
işte,
İnancı olanın
heyecanı bitmiyor,
Sahipleniyor,
Mücadele ediyor,
Hevesi kıranlar
olsa da vazgeçmek nedir bilmiyor,
Bazen ben bile o
kadar bunalıyorum ki yeter der gibi olduğumda,
İşte o anda
devreye giriyor,
Kalbinde inancı
olanların inancımıza katılımlarıyla yeni bir motivasyon,
Kimden mi
bahsediyorum tabi ki Tayfun’dan,
Anadolu’nun
şehirlerini bir bir gezerek hikayeler toplayan ve sonrasında bu hikayeleri
kendinde saklı tutmadan daha fazla kişiye yayan,
Tayfun’dan,
Sözün başında
demiştim yaşamın ince bir çizgisi var diye,
Gri veya gökkuşağı,
Siz tercih
ediyorsunuz bunu,
Tayfun gökkuşağının
renkliliğini tercih ederek dünyayı renklendirmeye çalışan aktörlerden bir tanesi,
Gönüllü,
Gönüllülükle ilgili
mücadelesi olan bir karakter,
Bu akşam son
karşılaştığımızda hediye ettiği bastonu ilk defa elime aldım,
Üzerinde ismim
yazılı olan bastona bakarken,
Gözlerimin dolduğunu
hissettim,
Acaba o günleri
görecek miyiz?
Ya da gördüğümüzde
nasıl bir dünyada yaşayacağız,
Bunların hepsi
koca bir muamma iken yanı başımda duran baston,
Öylece bakıyorum,
O yıllar
geldiğinde acaba Tayfun nerede olacak,
Biz, nerede
olacağız,
Birbirimizden haberdar
olacak mıyız?
Acaba griyi
yaşayanların dünyasını renklendirebilecek miyiz?
Gören gözlerin görmesi
gereken renkliliği kendini körelterek görmekten uzaklaşan gözlere yeniden bir
ışık verebilecek miyiz?
İşte bunların
hepsi birer muamma,
Güzel olan da bu
muammanın içinde düne kadar birbirini tanımayan aktörler ve karakterler bir
araya gelmiş birlikte Anadolu’nun farklı şehirlerinden mücadele ediyorlar,
Ne için mi?
İşte belki de
griyi yaşayan senin grinin farkına varıp dünyanı renklendirmen için,
Farkında değilsin
belki de bunlardan biri sensin,
Renklendirmek istiyorsan
dünyanı gönüllü ol,
Gönüllerde iz
bırak,
Ve, bıraktığın
izleri Anadolu adlı ortak coğrafyamızda yaygınlaştır,
Gör bak o zaman
bazen bıkkınlık veren dünya nasıl sarıyor,
Sarmalıyor seni,
Nasıl geçiyor
tükenmişliklerin,
Nasıl geçiyor
sıkılganlıkların,
Nasıl başlıyorsun
yaşamaya hayatı,
Haydi biraz soluk al,
Ve, rengarenk
gören gözlerine değil,
Kalbine sor,
Gerçekten kalbinde
gözlerin gibi renkli görüyor mu?
Devam, Tayfun
tıpkı Süleyman ve Zeynep gibi,
Devam,
Sizler inandıkça
yayılacak gökkuşağı dünyada,
Daha fazla insan
kurtulacak griden,
Ve, daha yaşanılır
olacak yaşam…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder