1 Temmuz 2025 Salı

Yok mu siyasetten başka memleketin gerçekliği, Yok mu dünyanın gerçekliğine ortaklığı! Paris’te kendisi yurt dışına çıkamayan Ahmet Altan Madame Hayat olup nasıl da gelmiş buralara kadar!

Vuramazsın düşünceye zincir,

Hele düşünce bir sanata dönüşmüş,

Bir kalem de hayat bulmuş ise ne kadar zincire sararsan sar,

Yaratıcının bir mucizesi adeta yerin yedi kat altına,

Yedi başlı masal ejderhalarının ardına da saklasan düşüncenin sahibini,

Düşünceleriyle,

Ürettikleriyle,

Fikirleriyle,

Duygularıyla,

Geziniyor dünyanın dört bir yanında.

Paris’teyim,

Kitap evinin önünden geçiyorum,

Memleketin dışına çıkamayan,

Yurt dışı çıkış yasağı aldığı beraate rağmen devam eden Ahmet Altan’ın Madame Hayat kitabı karşımda beliriyor.

Sen, yasaklıyorsun,

Gidemezsin diyorsun,

Sonra sen farkına bile varmadan o dünyanın dört bir tarafında insanların arasında geziniyor,

Bu bir sihir değilde nedir!

Ah be Ahmet Abi diyorsun,

Hani çıkamıyordun yurt dışına,

Meğer nasıl da çıkabiliyormuşsun!

Yaşamıyor mu bugün her sabah uyandığımızda izlediğimiz Fatih Altaylı aynısını,

Belki kendi sesinden değil,

Ama dış ses Emre, kızı nasıl da kaleminin döktürdüklerinin sesi olup milyonlara ulaşmaya devam ediyor!

Yaşamıyor mu aynısını Selahattin Demirtaş,

Yıllardır yatıyor,

Ama bir şekilde düşünceleriyle,

Kalemiyle,

Duygularıyla nasıl da Efsun, Leylan olup dünyanın dört bir yanını geziyor!

Yaratıcı Rabbim nasıl da insana veriyor özgürlüğü!

Paris’teyim!

Ahmet Kaya bir köşede,

Yılmaz Güney bir köşede,

Memleketlerinden uzakta,

Peki ya şarkıları,

Filmleri,

Hala memleketin içinde...

Seversin,

Sevmezsin,

Değer verirsin,

Değer vermezsin,

Yaptıklarını doğru bulursun,

Yanlış bulursun,

Hepimiz düşüncelerimizde özgürüz,

Sevenin sevmeyene, sevmeyenin sevene olan saygı dengesini oluşturmadıkça değişen hiçbir şey olmayacak!

Bütün düşünceleri ötekileştirelim,

Her birini yok sayalım,

Yav farkında mısınız?

Memleketin çocukları ve gençleri düşünmüyor,

Düşündüklerini söylemek istemiyor,

Söylediklerini yazmak istemiyor,

Yazdıklarını bestelemek istemiyor,

Nice kıymetli,

Belki nobel alacak Necip Mahfuzlar, Gabriel Garcia Marquezler geziyor sağımızda solumuzda ama ne onlar kendilerinin farkında ne de biz farkındayız.

Çocuktum!

Ne zaman bu ana haber bültenleri siyasetle başlamazsa o vakit memleket değişecek derdim!

Ne çocukluk kaldı,

Ne de gençlik yaşı ana haberleri boş ver tüm gün akışı siyasete döndü,

Yok mu siyasetten başka memleketin gerçekliği,

Yok mu dünyanın gerçekliğine ortaklığı!

Yok kardeşim cennette gideceğini düşünüp cenneti anlatanlarında gidip gitmeyeceği belli değil,

Cehennemlik diyenlerinde gidip gitmeyeceği belli değil,

Öyle kendini yaratıcı yerine koymak, hüküm vermek, biz karar verdik demek hastalık olmuş bulaştırıyorlar farkında değiller en çok kendi çocukları kendilerinden uzaklaşıyor,

Babalarına annelerine inanmıyor,

Siz riyakarsınız diyor,

Memleket!

Sahip çıkılması gereken bir değer ise;

Edebiyat,

Düşünmek,

Yazmak,

Bestelemek,

Sanatta bir o kadar değerdir.

Değerlerine sahip çıkmayan bir memleket demeyeceğim,

Değerlerinin farkında olmayan,

Veya değerlerinin ortaya çıkmasının önüne engeller koyan bir memleketten daha kötüsü ne olabilir!

Hiçbirimiz dokunulmaz değiliz,

Sıradan varlıklarız,

Hepimizi yaratan aynı,

Bırakalım düşünceler özgürleşsin,

Özgürleşsin ki değerlerimiz yükselsin,

Seven sevdiğine saygı duysun izlesin,

Sevmeyen sevenin sevmesine saygı duysun,

Her birimiz özgürleşelim,

Bugünden yarına dünyayı düşünceleriyle etkileyen değerler bırakalım.

Yoksa bizden yarına kalacak ne malın ne de mülkün bir hükmü var!

Paris’te kendisi yurt dışına çıkamayan Ahmet Altan Madame Hayat olup nasıl da gelmiş buralara kadar,

Etkisindeyim büyünün,

Bu sihirbazlık değil de nedir!

30 Haziran 2025 Pazartesi

Siyasetin dışarıdan bakan yüzü bürokrasi, Bürokrasinin dışarıdan bakan yüzü de siyasetken Bakan Yardımcılığı Sistemiyle ne ortadan kalktı?

 Bir şeyin içindeysen ne olduğunu çok da iyi göremezsin,

Bazen nasıl göründüğünü anlamak için dışarıdan bakmak lazım,

İnsan kendini hep merak eder ama kendinin dışına çıkamadığı içinde asla kendini göremez,

Aynada gördüğünden bile tatmin olmazsın,

Bu yüzden insanın içinde hep bir dışarı çıkma arzusu vardır,

Özünde bu kendinin dışına çıkma çabasıdır.

İnsan için geçerli olan aslında var olan her şey için geçerlidir.

Devletlerin dışarı çıkma şansı olmasa da içinde yaşayanların, yönetenlerin dışarı çıkıp bakıyor olabilmesi devletleri ayrıcalıklı kılar. Eskiden mümkün olmayan şimdi dünya içinde mümkün içimizden birileri dışarı çıkıp uzaktan dünyaya bakabiliyor artık.

Mesela adalet sarayının kendinin dışına çıkıp bakması mümkün değilken, adalet dağıtan sarayın dışına çıkıp dışarıdan adalete bakabilir,

Okulun kendine dışarıdan bakma imkanı yokken onu yöneten veya sınıflarında eğitim veren dışarı çıkıp eğitime bakabilir,

Camiinin dışarı çıkıp kendine bakması mümkün değilken vaaz veren dışarı çıkıp dışarıdan bakabilir,

Hep içeriden baktığın vakit gerçeklikten kopuyorsun.

Siyasetin dışarıdan bakan yüzü bürokrasi,

Bürokrasinin dışarıdan bakan yüzü de siyasetken,

Kaldırılan bir makam sonrasında siyasetin dışarıdan bakan yüzü ile bürokrasinin dışarıdan bakan yüzü ortadan kalktı.

Neydi bu makam!

Müsteşarlık Makamı!

Kimdi Müsteşar?

İlgili Bakanlığa Uzman Yardımcısı olarak göreve başlamış,

Uzmanlığını vermiş,

Daire Başkanı olmuş,

Belirli bir süre genel müdür yardımcılığı, genel müdürlük yapmış,

Daha sonra da Müsteşar Yardımcısı veya Müsteşar olmuş kişi.

Yani?

Siyasi olarak gelen Bakana rağmen kurumsal kültürü doğru bir şekilde korumaya çalışan,

Kurumu tanıyan,

Kurumun değişen Bakanlara karşın hafızası olan kişiydi.

Hem bakanların hem de bakan yardımcılarının tamamen siyasi olduğu ve kurumsal kültürden gelmediği yapıların hepsinde sorun ortak;

İnsanlar içindekini size söylemezler,

Yapı işlemiyor,

Atananlar liyakatle gelmiyor,

Alt taraftaki kurumsal liyakata inanmayan yeni jenerasyon emek vermek istemiyor,

Zincirleme bir şekilde sistem çöküyor,

Sonuçları ise bütün toplum yaşıyor.

Devleti ayağa kaldıran, toplumsal refahı arttıran, sorunları çözüme kavuşturan kurumsallaşmış organlardır.

Mesela Ticaret Bakanlığında Bakan Yardımcısı Bakanlar değişse de sistemi koruyup kurumsal hafızayı doğru bir şekilde yeni gelene aktarabiliyor. Bakanların değişmesi yeni isimlerin atanması bir tercihken kurumsal hafızayı ve süreçleri doğru yönlendirerek yapıyı Müfettiş Yardımcılığından göreve başlayan kurumun her kademesinde görev alan Müsteşar Yardımcılığı yapmış olan Sezai Bey Bakan Yardımcısı olduğunda siyaset ve bürokrasi dengesi birbirine dışarıdan bakmaya devam edebiliyor.

Tam tersi durumda hem Bakanlar, hem de Bakan Yardımcılarının siyasetten olduğu ve dışarıdan bakan bir gözün olmadığı yapılarda ise kurumsal hantallaşma, üretimsizlik, personelde ister istemez performans düşüklüğü ve ortaya somut projeler çıkmayınca sadece popülist söylemler üreten ve bunun ötesine geçemeyen ilginç yapılar çıkıyor ortaya.

Türkiye’de her şey mükemmel yok her şey iyi ilerliyor diyen varsa dursun orada!

Ben, bunları bugün söylemiyorum 3.5 yıl önce kamudan istifa ettiğimde yurt dışına taşınma kararı verdiğimde de söylüyordum.

Dolar o günlerde 12-13 Liraydı.

Bugün 40 Lira.

Demek ki şu 3.5 yılda doğru gitmeyen bir şeyler,

Ya da doğru olduğu düşünülmeyenlerin haklılık payı varmış.

Siyasetin gündemiyle hiç ilgilenmiyorum,

Memleketin çocuklarının ve gençlerinin gündemiyle ilgileniyorum,

İşsizlerinin veya yoksullarının gündemiyle ilgileniyorum,

Kötüye doğru gidişin iyiye yönelmesini arzu ediyorum.

Bunun yolunun da kurumsal yapıların ve kurumsal hafızanın diri tutularak kurum içerisindeki liyakatin sağlanmasıyla mümkün olacağını düşünüyorum.

Dedim ya insan hep merak eder acaba dışarıdan nasıl görünüyorum diye!

Kendine dışarıdan bakamadığı içinde hiçbir zaman anlayamaz!

Bu merak duygusu ne kadar büyürse kendisine o kadar zarar verir!

Devletlerin ve devletlerin içindeki kurumların en büyük şansı yönetenler tarafından dışarıdan bakılma şansları olması!

Tabi konfor alanından çıkıp dışarıdan bakmaya karar vermek gerek!

Kimin için mi?

Bugünün gençleri zaten gençliğini kaybederek büyüdü,

Biz desen merdiveni dayadık neredeyse 40'a,

Hani bu yeni doğan bebekler ve çocuklar var ya işte onlar için!

Şu Bakan Yardımcılığı sistemi denendi,

Artıları eksileri nedir bilemem,

Ama bildiğim siyaset ve bürokrasi bu sistemle birlikte birbirlerine dışarıdan bakan yüzlerini kaybettiler,

Kurumlardaki hantallaşma ilk etapta hissedilmese de bugün artık bütün ülkede ve toplumun her kesiminde hissediliyor,

Toplumu ayağa kaldıracak olan yine kurumlarıdır,

Kurumları ayağa kaldıracak olanlarda yöneticileridir!

Eğitime dışarıdan bakacak,

Gençliğe dışarıdan bakacak,

Adalete dışarıdan bakacak,

Aileye dışarıdan bakacak gözlere ihtiyaç var.

Biz kendimizin dışına çıkamıyoruz,

Kurumları yönetenler dışarıya çıkıp bakabilirler,

Baktıklarında zaten kendileri görecekler durumu!

Selametle...

8 Ocak 2025 Çarşamba

Emeklilik Yılı bitti Aile Yılı başladı...


Emekli yılı bitti,

Aile yılı başladı!

İnsanlığın ilk gününden bu yana Aile vardı!

Adem ile Havva’dan bugüne Aile olmak hep ama hep vardı.

Neden 2024 özellikle emekli yılı,

Ya da 2025 aile yılı oldu!

Emeklinin nasıl dibe vurduğunu,

Yoksullaştığını,

Alım gücünün düştüğünü,

Değil yardımlaşmak,

Bayramlarda kapıyı çalan çocuklarına harçlık veremediklerini bilenler,

Bu yılı emekli yılı yapalım algıyla oynayalım dediler.

Peki yılın sonunda ne değişti?

Emekli yılından akılda kalan ne var?

Gidin etrafınızdaki her hangi bir emekliye sorun 2024 emekli yılıydı ve bu yılda hayatınızda ne değişti diye sorun!

Mesele yıllara anlam yüklemek değildir,

Asıl yüklediğin anlamın içini doldurabilmektir.

Sorun!

Göreceksiniz!

Bir dibe vurmuştan bir başka dibe vurmuşa doğru yol aldı ülkem!

Aile yılı,

Onlarca yıl süren,

Çeyrek asırlık,

Yarım asırlık evliliklerden,

Sıcacık bir sobanın etrafında portakal kabuğunun kokusunun etrafında,

Yenilen kestane ve kuzineden çıkan patatesin lezzetinden,

Her akşam akrabaların birbirlerinin evlerine misafir olup ortak sofralarda buluştuğu günlerden,

Mahallelerdeki dayanışma ve birliktelik dolu günlerden,

Evinde pişirdiği aştan bir tabakta komşusuna tabakla taşıyanların yaşadığı apartmanlardan,

Yuva kuranın yardımına el birliğiyle bütün aile efradının, konu komşunun koştuğu zamanlardan,

Geldik aile yılına!

İnsanlar sorunları bilmiyor diye düşünmeyin!

Emeklinin sorunları olduğunu bildikleri için emekli yılı dediler,

Ailelerin sorunları olduğunu bildikleri için aile yılı dediler,

Muhtemelen önümüzdeki yıl Gençlik yılı olacak,

Asgari ücretli yılı,

Sonraki yılı kadın yılı,

Yoksulluk yılı,

Bir sonraki yıl engelli yılı,

Ondan sonra atanamayan öğrenmenlerden dolayı öğretmenler yılı,

Sağlıkçılar yılı,

Bu devam eder böyle...

Şimdi 2025'te aile yılı oldu ya temanın içini doldurmak adına herkes başlar görüntü vermeye,

Anı doldurmak konusunda çok iyiler,

Ama anı doldurmak,

Peki ya o andan sonrası!

Sofra kuruluyor tema aile teması,

Herkesin önüne yemekler geliyor,

Yiyorlar,

Sonra kalktıklarında tüm masanın etrafında kendi gerçekleriyle yüzleşmeye devam ediyorlar.

An doldu mu?

Doldu!

Konuşmalar yapıldı mı?

Sahneye çıkıp bir bir ailenin önemini anlattılar,

Anın hiç bitmeyeceğini zannedenler de hep birlikte alkışladı mı?

Alkışladı!

Yarın görürsünüz bu manzarayı yaşadığınız ilde,

Birbirinin tıpatıp aynısı olması için her şeyin yapıldığı televizyon kanallarında!

Herkes farkında sorunların ne olduğunun!

Her sorunun çözümünde arz talep dengesi vardır,

Talep eden olmazsa böyle yıl yıl her bir sorun gündeme gelir,

Yönetenler anı doldurur,

Memlekette olan olur!

Aile yılı nasıl olur?

Boş verin yapay zeka kullanmayı, dünyanın yeni teknoloji araçlarına ücretsiz sahip olmayı, dünyanın dört bir yanını gezerek ufkunu genişleten ve sonra gördüklerini yenilik transferiyle ülkesine taşımayı,

Boş verin uzay araçları yapmayı, dünyanın başka coğrafyalarındaki yenilikçi gelişmeleri,

Aile yılı mı diyorsunuz!

Her bir ailenin içindeki refah düzeyini arttıracak çözümler üretin,

Yılda 2022 verilerine göre 5000'e yakın genç intihar ediyor, 2024'te bu sayı bunun belki de iki katına ulaştı daha bilmiyoruz çünkü TÜİK açıklamamış,

Her yıl onbinlerce genç ülkeyi terk ediyor veya terk etmenin yollarını arıyor,

Sağımız solumuz Türkiye’den verdiği binlerce Euro ile vize alarak kaçan gençlerle dolu,

Şöyle bir sofra kurup aileleri buluşturup fotoğraf çekip biz aile yılına uygun program yapanlardan olduk diye görüntü vermeyin,

Girin kardeşim,

Hanelerin içerisine bir bir girin,

Ailelerin dertlerinin ne olduğunu sormayın,

Zaten herkes sorunların ne olduğunu biliyor.

Aile dediğinde aklıma bir çocukluğumun Türkiyesi ve samimiyeti gelir,

Bir de Emine Akçay gelir hani çocuklarını ısıtacak odun bulamadığı için elektriğe saç kurutma makinesini takıp başka bir odaya geçen anne,

Çocukları kim bilir şimdi ne yapıyor!

Sosyal medya dilenciliğine düştü insanlar,

Her gün sosyal medyada evindeki dolabın resmini paylaşan,

Çocuklarının içecek bir paket sütü ya da bebeğinin bezinin olmadığını söyleyen insanlar sizin de karşınıza çıkmıyor mu?

Çok değil daha 3 yıl önce çıktım ülkeden,

Koca bir asır geçmiş gibi,

İnsanların bir şey alırken ödedikleri paraları duyunca inanasım gelmiyor!

Daha dün Ankara’nın göbeğinde Ayrancı’da oturduğum eve 1500 TL kira öderken şimdi memleketimde 10.000 Liradan aşağı kira yok diyenleri duyunca ürperiyorum!

Zamanında GAP’ta çalışırken bir büyüğüm GAP’ta çalıştığın için dünya sana oradan ibaret geliyor demişti,

Türkiye’de yaşadığınız içinde dünya size Türkiye’den ibaret geliyor!

Dışarıdan baktığımda 2025 biterken aile yılı içinde yapılacakların hepsini görüyorum;

Önce bir destek programı açıklayacaklar,

Ailelere hibe veriyoruz diye,

Hani şu cep telefonu hikayesi gibi,

Genç girişimci desteği gibi,

Sonra hem bürokratik engellerden,

Hem kaynak kısıtlılığından başvuruya giden kapıdan dönecek!

Yaz döneminde KYK yurtları ailelere tatil için açılacak!

Yerelde yöneticiler aile buluşmaları yaparak X, Instagram, Facebook paylaşımları yapacak,

Önceden belirlenmiş gerçekleri değil beklenilenleri söyleyecek bir kaç aileye ziyaretler yapılarak yine paylaşımlar yapılacak,

Ailelere birkaç yerde yıla özel önce bindirim sonra bindirim üzerinden indirim kampanyaları,

Ailelerimizi güçlendirmek için çocuk yapın tavsiyeleri

Birkaç yer de toplu nikah törenleri,

TOKİ’nin zaten yaptığı evlerde yeni aile olacaklara özel birkaç kampanya,

E yeter yıl bitti!

Geldik 2026'ya...

Madem dünyadan kopuk bir şekilde gerçeklikten uzak bir şekilde aile yılı denildi!

Benden birkaç öneri;

  • Mesleki eğitimi güçlendirip çocukları ve gençleri meslek sahibi yapın, mesleği olan iş sahibi olur ailesini güçlü bir şekilde ayakta tutar,
  • Üniversiteleri kapatmasanız da kademeli olarak ihtiyaç fazlası bölümlerin her birini kapatın. Ağaç yaşken eğilir diyor ya atalarımız kurumadan şu gençlerin zamanlarını boşa tüketmeden meslek sahibi olmasını sağlayın,
  • En tepeden başlayarak aşağı doğru yaşamları eşitleyin, tasarrufu aşağıdan değil yukarıdan bekleyin, kendisi gibi olanları gören aşağıdaki yukarıya doğru baktığında ailesinin motivasyonunu arttırır,
  • Düşünce özgürlüğüne karışmayın. İnsanlar düşündüklerini kimin için iyi kimin için kötü olduğunu düşünmeden söylesinler; söylesinler ki özgür fikirli çocuklar yetiştirip ailelerinin içinde zihinlere zincir vurmasınlar,
  • Sosyal yardımı fakire yardım olmaktan çıkarın ihtiyaç sahibi her bir bireyin kapıdan içeri başı dik bir şekilde içeri girip ihtiyacını dile getirebileceği bir mekanizmaya dönüştürün, insanlar çocuklarının ihtiyaçlarını karşılayabilsinler,
  • Mülakatları kaldırın; çocukların ve gençlerin eve gidip anne baba kime ulaşacağız diye ebeveynlerini darlamasından artık kurtarın.
  • Tavanda ne kısıtlama, tasarruf yapacaksanız yapın bırakın tabanın artık her akşam bir yandan giderleri nasıl karşılayacağım düşüncesiyle dururken bir taraftan da işini iyi yapmasını ve mutlu olmasını beklemeyin. Tasarruf genelgesi beklemek yerine her kurumun kendi tasarrufunu yapmasını sağlayın!
  • Çocukların ve gençlerin barınma sorununu çözerek ailelerin okumaya giden çocuklar için arayış içerisinde olmasını çözün.
  • Yeni binalar yapmayı yok en büyük kütüphaneyi ben kurdum saçmalıklarından kurtulun. Cebinde çay içecek, simit alacak parası olmayan yol ücretini ödeyemeyen kitap okumaz, okuyamaz. Siz çocukların refahını sağlayın onlar gider kendi okuyacakları kitapları bulurlar.
  • Değerler eğitimi, aile eğitimi diye insanları bir salona toplayıp resim çekip biz aile eğitimi verdik sonra ailelerimiz güçlendi yalanına inanmayı bırakın. O eğitime harcadığınız zaman ve maliyeti küçük bir atölye kurup bir mahallede ailelerin mahallelerinde üretim yaparak gelir elde edeceği bir sisteme dönüştürün!
  • Aile çiftçiliğini destekleyin insanların tarımsal üretimin içerisinde yer almaları ve şehirlerin mutsuz ve olumsuz havasından kırsalın huzurlu atmosferine yönelmeleri için bürokratik engellerle uğraşmadan teşvik edilmesini sağlayın.
  • Ailelerin çocuklarının yurt dışına gidiş arayışı karşısında kalıp mücadele edebilecekleri ve kendilerini değerli hissedecekleri istihdam olanaklarını teşvik edin. Her ilin vardır yatırım yapmak isteyenleri yatırımcıları harekete geçirin. Yatırım yapmak isteyene istihdam karşılığında verilen destekleri arttırın sonra göreceksiniz her bir hanenin içindeki mutluluk aratacak.
  • Ailelere çocuk yapmayı önermek yerine çocukları yaşama hazırlamayı önerin. Her gün yaşanan yüzlerce olayın tek sorumlusu olayı yapanlar değil asıl suçlu olan o olayı işeyeni doğru bir şekilde yetiştiremeyen aileler.

Aile yılı başladı cümleten hayırlı olsun.

2026'ya girerken bu yazıyı tekrar okuyacağım ve sonra dönüp bir daha ülkeme bakacağım.

Benim canım ülkem,

Hasretliğim,

Ruhumun özeti ülkem...

Selametle...