29 Temmuz 2014 Salı

Rüzgar, hiç durmadan savurur perdeleri...

Rüzgar, hiç durmadan savurur perdeleri,

Doğmaz güneş,

Girmez pencerenden içeri ışık,

Kalın duvarların arasında kendinle kalınca başbaşa anlarsın bir gün,

Herkes bir şeyler söyler,

Sen, duymazsın...

Koyarsın başını yastığa,

Ne yaparsan yap teslim almaz seni uyku,

Örtü olmaz çarşaf sana,

İğrenç bir dünya burası,

Korkunç bir alemin ortası,

Çaresizler atlasının adeta haritası...

Yok bu kürede asla gerçek,

Varsa yoksa yalan,

Ta ki bir soluk alıncaya kadar...

Bir çiçek büyümeye başlayınca kabirden,

Etrafını sarmaya başlayınca dikenler,

İşte vakti gelmiştir demek gerçeğin,

O, vakit tebessüm edebilirsin...

Manasız görünse de her şey aslında vardır her şeyin bir anlamı,

Boşuna değildir elbet binlerce yıllık yaşanmışlık,

Acı gerçekler olsa da içinde,

Vardır tanımlanmış anlamlar,

Yoksa sabredebilir miydi insan,

Elbet, doğmayacak bir gün güneş,

Bitecek bu zaman,

O gün dinecek acılar,

Ve, kavuşacak binlerce yıllık ayrı kalmış sevgililer...

Bir gün gelecek elbet sonu zamanın,

Koca yeryüzünde kalmayacak soluğu insanın,

Varsa yoksa ıssızlık,

Unutulamayan hayallerin hepsi buluşacak bir bir,

Anlaşılacak işte o vakit ne varsa gerçeğe dair,

Ve, korkunç pimanlıklar,

Lanet edilen yaşanılmış zamanlar,

Mahşer denilen meydanda aranan bir ses,

Ve, hiç dinmeyen çığlıklar,

Gökyüzüne uzanan avuçlar,

Hiç tükenmek bilmeyen bir bekleyiş,


Ve, ansızın geleceğine inanılan yeni bir başlangıç...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder