Rüzgar, hiç durmadan savurur perdeleri,
Doğmaz
güneş,
Girmez pencerenden içeri ışık,
Kalın duvarların arasında kendinle kalınca başbaşa
anlarsın bir gün,
Herkes bir şeyler
söyler,
Sen, duymazsın...
Koyarsın başını
yastığa,
Ne yaparsan yap teslim almaz seni uyku,
Örtü olmaz çarşaf
sana,
İğrenç
bir dünya burası,
Korkunç bir alemin ortası,
Çaresizler atlasının adeta haritası...
Yok bu kürede asla gerçek,
Varsa yoksa yalan,
Ta ki bir soluk alıncaya kadar...
Bir çiçek büyümeye başlayınca
kabirden,
Etrafını sarmaya başlayınca
dikenler,
İşte
vakti gelmiştir
demek gerçeğin,
O, vakit tebessüm edebilirsin...
Manasız görünse de her şey
aslında vardır her şeyin
bir anlamı,
Boşuna
değildir
elbet binlerce yıllık yaşanmışlık,
Acı gerçekler olsa da içinde,
Vardır tanımlanmış
anlamlar,
Yoksa sabredebilir miydi insan,
Elbet, doğmayacak
bir gün güneş,
Bitecek bu zaman,
O gün dinecek acılar,
Ve, kavuşacak
binlerce yıllık ayrı kalmış
sevgililer...
Bir gün gelecek elbet sonu zamanın,
Koca yeryüzünde kalmayacak soluğu insanın,
Varsa yoksa ıssızlık,
Unutulamayan hayallerin hepsi buluşacak bir bir,
Anlaşılacak
işte o
vakit ne varsa gerçeğe
dair,
Ve, korkunç pimanlıklar,
Lanet edilen yaşanılmış zamanlar,
Mahşer
denilen meydanda aranan bir ses,
Ve, hiç dinmeyen çığlıklar,
Gökyüzüne uzanan avuçlar,
Hiç tükenmek bilmeyen bir bekleyiş,
Ve, ansızın geleceğine
inanılan yeni bir başlangıç...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder