14 Haziran 2018 Perşembe

73 yaşında bir dede ve tarihin içinden gelen yolculuk...

73 yaşında bir dede,

İlginç olan yaşı mı yoksa yaşına rağmen içindeki enerji mi?

Bembeyaz saçları, 

Kısa boyu,

Yüzündeki tebessümü,

Etrafındaki binlerce insana karşı etrafa yaydığı devrimin yasemin kokusu...

Bir anda hikayesinin bir parçası olma arzum,

Denizden esen yele teslim olur gibi ritme teslim oluşum,

Nedir normal olanı?

Kendin olmak mı yoksa gittiğin yerlerdeki rüzgara teslim olmak mı?

Ya da dünyanın içindeki esen farklı rüzgarları yakalamak mı?

Tek bir rüzgar varmış gibi yaşıyoruz ama dünyanın içinde o kadar farklı rüzgarlar esiyor ki,

Kendimizin dışındaki tüm rüzgarlara karşı cesaretimizi kaybediyoruz,

Hani Babamın kitaplığında ilk defa elime aldığım Richard Bach’in Martı kitabındaki Martı Jonathan’ın hikayesinde olduğu gibi yaşamların içine mahkum olmuş bir halimiz var,

Halbuki bunu seçen bizleriz,

Seçimlerimizin sonucundaki süreci yaşıyoruz,

Biraz cesaret,

Biraz merak arzusu,

Biraz kendin olmak Jonathan’ın değişim sürecini getiriyor sana doğru,

Tunis, Sudi Buse, La Marca, Kartaca’dan sonra bir diğer durağımız Hammamet şehrinde olmak,

Fransız etkisi Fas gibi burayı da ikiye bölüyor,

Şehirler iki ayrı parça bir tarafta 100 yıl öncesindeki bir dünyaya giriyorsun Medina’larda,

Dar sokaklar,

Küçük dükkanlar,

Her birinde doğal yaşamın parçaları,

Diğer tarafta ise modern bir dünya,

Keskin bir geçiş var yaşamlar arasında,

Gizem ise şehirlerin arka sokaklarındaki kayboluşlarda saklı,

Hikayeleri var sokakların,

Ve, hikayeleri var sokaklarda gezen insanların,

Şehirler değişse de soruyorum karşılaştığım her insana Muhammed Buazizi ismini,

Unutmuş kimisi,

Hatırlamayanlar bile var,

Peki o yangın neyi değiştirdi diye bir arayış benimkisi,

Sonra mecburen sende etrafındakilerin aldığı afyon dünyanın afyon ruhuna teslim oluyorsun,

73 yaşında bir dede,

Tarihin içinden gelen bir hafıza,

Yasemin kokusunu yayarken etrafa,

Seni de ellerinden tutarak çekiyor kokunun içine,

Ve, müziğin ritmine,

Ayakların ayak uyduruyor bir anda kalabalığın içinde de olsan ritme,

Sonra hafiften bir yel esiyor denizden,

Yasemin kokusunu alıp götürüyor adeta akdenizden dünyanın her yerine,

73 yaşında bir dede yayarken müziğin ritmiyle kokuyu aslında hatırlatıyor etraftakilerin her birine Muhammed Buazizi’yi,

Ve, eşlik ettiğin ritim aslında ortak mücadelesi geleceğimizin,

Sonra kesilince müziğin sesi,

Dağılıyor insanlar bir bir uzaklaşıyorlar evlerine doğru,

Gizemiyle kaybolan dede,

Ve, gecenin sessizliğinde başlayarak güneş kendini gösterinceye kadar sadece düşünüyorsun,

Sana eşlik eden yasemin kokusu ve yüreğinde oluşturduğu ortak insanlık adına gelecek umudu,

Bizler ortak bir geleceğin çocuklarıyız,

Ve, bizden sonrasına ortak bir gelecek bırakmak için mücadele etmek zorundayız,

Mesele gerçekten kişiler mi yoksa kişilerden öte ortak geleceğimiz mi?

Hiçbirimiz ait olmayan ama aslında hepimize ait olan bir dünyanın çocuklarıyız bizler,

73 yaşındaki dede sadece bir sembol ve oluşturmak istediği farklılıklarımızın istediğimizde oluşturacağı ahenk ve mutluluk,

Nerede olduğunun şu an gerçekten bir önemi yok,

Ama sadece kendin için bir şeyler yap,

Farklıların ritmine ayak uydurmayı dene,

Değişim sancısı geçiren bir dünyanın içinde kendimizi korumaya,

Ve, halkayı genişletmeye çalışıyoruz hepsi bu kadar,

Değişimin kendi istediği doğrultuda şekillenmesini isteyen küçük bir kitleye karşı milyonların ortak sessizliği bizimkisi,

Ya küçük bir kesime teslim olacak dünya ya da gerçekten milyonlar Martı Jonathan’ın yaptığı gibi hayal kurup hayalleri gerçekleştirerek sürükleyecekler peşlerinden milyonları,

Hangi dünyanın çocuğu olduğuna herkesin kendisinin karar vereceği bir süreç,

Ben, 73 yaşındaki dedenin yaydığı yasemin kokusunun peşinden gitmeyi tercih ettim bu akşam bakalım bu rüzgar nasıl bir rüzgar...

Tunus, Hammamet’ten sonra yarın buradaki beni şaşırtan Türkiye ve Recep Tayyip Erdoğan algısını yazacağım şimdilik bu kadar... 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder