28 Ekim 2019 Pazartesi

Karayipler - Gecem gündüzüm gündüzüm gecem oldu

Zaman kavramı öldü,
Gecem gündüz,
Gündüzüm gece oldu,
Uçakla 9 saat yolculuk sonrasında vardık St Martin’e,
Havalimanına iner inmez uçakları 2 kişilik yerel müzik yapan bir orkestra ile karşılıyorlar burada,
Sırt çantası ile yolculuk yapmak en iyisi çünkü bagajlari epeyce gecikiyor,
Beklemek,
Hava bir anda 32 dereceye çıktığından bir de nem üzerine eklendiğinde terletmeye başlıyor,
Amsterdam’dan geliyorsun üzerinde kaban var,
Bir anda yaz mevsimine teslim oluyorsun,
Kapı da Mesut ve Dinçer karşıladı bizi,
Hikayelerini tamamen izledikten sonra muhtemelen bir yazi yazacağım,
Sonrasında araba kiralamak burada çok ucuz bir haftalık araba kirası otomatik araç,
Yaklaşık 1000 Türk Lirası,
Geldiğimiz ada 87 kilometre kare,
Ama adanın yarısı Fransa’nın yarısı ise bizim olduğumuz taraf Hollanda’nın,
Rivayet odur ki Fransız bir köşeden Hollandalı bir köşeden yürümeye başlamış çünkü adayı eş zamanlı keşfetmişler,
Ortada karşılaştıkları noktayı da sınır olarak kabul etmişler,
Ada hemen Porto Riko,
Dominik,
Küba sınırında ama eşsiz bir coğrafya,
Hava bunaltmıyor,
Her yerde eğlence mekanları var,
Adanın nüfusu yaklaşık 60 bin ama 2 milyon turist geliyor,
Beni tanıyanlar bilir otellerde kalmayı pek sevmem tercihim genel de ev kiralamaktır,
Hem daha rahat oluyor,
Hem daha kullanışlı ve imkanlar fazla oluyor,
Hem de daha temiz,
Şanslıyız çünkü bütün odaları Karayip denizine bakan,
Denizin eşsiz sesini dinlediğimiz bir evimiz var,
Şanslıyız çünkü her ne kadar gecem gündüz gündüzüm gece olsa da uykusuz kalıp düşüncelere dalıp tebessüm etsem de,
Denizin sesini dinliyorum,
Bir hafta buralardayız,
Adanın yerel yaşamının içine sonuna kadar gireceğiz,
Neler var doğrusu merak ediyor insan,,
Çünkü filmlerden izlediğimiz bir sahnenin içindeyiz şu anda,
Peki ya bizim sahnemizde ne var işte onu bilmiyoruz sadece konaklama yerini ayarladık sonrasında yola çıktık,
Biraz delilik,
Biraz macera arayışı,
Biraz merak,
Girdik içime hikayenin Amerikaya gidene kadar buralarda olacağız,
Şimdilik bu kadar…
Gündüzüm gece oldu,
Gecem gündüzüm,
Yola çıkarken yazdığım gibi hissettim,
Gidiyorum gündüz gece…
Ahmet K.
 

25 Ekim 2019 Cuma

İnsan biriktirmek gerek...

İnsan biriktirmek gerek,
Mesela dünyanın hiç bilmediğin bir coğrafyasına gidersin,
Zamanında biriktirdiğin bir insan mesaj atar,
Ahmet, neredesin orada dostlarım var seni misafir edecekler der,
Ve, bir anda farklılaşmaya başlar geldiğin şehrin hikayesi,
Brüksel’deyiz,
Tam da böyle oldu dün akşam Resul Güler abi mesaj attı,
Sabah daha uyanmadan telefonum çalmaya başladı,
Arayan Adnan Özdemir abiydi,
Sabah erkenden aldı bizi,
Brüksel'e 9 yaşında gelmiş bir emektar,
Şu anda yaş 60,
İlginç bir yaşam hikayesi var,
Cihan isminde bir oğlu ve geleceğe dair en büyük endişesi ve mutluluğu erken yaşlarda menenjit geçirmiş olan oğlu,
İki kızı olmuş sonradan,
Yaşamı dolu dolu yaşamış sonrasında iki kızı olunca hayatını çocuklarına adamaya karar vermiş eğlenceli bir adam,
İlk durağımız expo bölgesinde dünyanın 7 harikası arasına girmiş Atamium’du oldukça harika bir eser yapmışlar,
Brüksel'e 60 km kadar uzaklıkta bir Napolyon müzesi varmış Adnan abiyle karşılaşmasak belki bilmeyecektik oraya gittik,
Fransız, Holladalılar, Ingilizler arasındaki savaşları anlatan ve savaşların gerçekleştiği meydanı içinde barındıran müze oldukça eşsizdi,
Gün yorucu ve eğlenceli geçerken zamanın nasıl geçtiğini fark etmemişiz,
Öğrendik ki Belçika’da en iyi balığı Faslılar yapıyor,
Balıkçılar oldukça güzel,
Balıkları aşağıdan kendin seçiyorsun,
Bir sepete dolduruyorsun,
Sonrasında yukarı restoran kısmına çıkıyorsun ve sana servis edilmesini bekliyorsun,
Brüksel'de Adnan abinin bir de oteli varmış günün sonunda otele giderek yorgunluk kahvelerimizi içtikten sonra Brüksel sokaklarında akşamın tadını çıkarmak için ayrıldık Ayşenur’la Adnan abi ve oğlu Cihan’dan,
İnsan biriktirmek ve insana değer vermek gerek,
Sen insan biriktirmeyi becerebilirsen eğer bu insanların yaşamın neresinde karşına çıkacağını bilemezsin,
Yaşamın içinde hiçbir şeye ihtiyacı olmayan veya en zenginler kimdir sorusunun cevabı benim için hep insan biriktirenlerdir oldu,
Bugün de öyle bir gündü,
Bir kez daha yanılmamanın mutluluğunu yaşadım,
Brüksel'e ayırdığımız süre ne yazık ki bitti:
Yarın uzun bir yolculuk süreci başlıyor,
Önce kara yoluyla Amsterdam’a oradan da 9 saatlik bir uçuşla Karayiplere gideceğiz bakalım oralarda bizi neler bekliyor olacak,
Mesut ve Dinçer bekliyor onu biliyorum onların dışında ne bekliyor tam bir merak,
Sadece gidiyoruz giderken de insan biriktirip,
Hikayeler topluyoruz,
Zenginleşmeye çalışıyoruz…
 

23 Ekim 2019 Çarşamba

En sevdiğin şarkı hangisi?

En sevdiğin şarkı hangisi,
Nakaratını en çok sevdiğin şarkı hangisi,
Mırıldandığın şarkı hangisi,
Hepimizin var değil mi sevdiği bir nakarat,
Farklı farklı nakaratları seviyoruz ama aynı duygularda buluşabiliyoruz,
Duygularımız olduğu için farklıyız,
Duyguları yaşadığımız ve yaşattığımız için güzeliz,
Farklı bir dünyada yaşıyoruz,
Benzemiyor hiçbir yeri bir başka yere,
Garip bir şekilde dünyanın içinde soluk alırken hep benzeşiyor hikayelerimiz,
İz bırakan bir hikaye istiyorsan yaşamında kendini tanıman gerekiyor,
Kendisini tanıyan ve anlayanlar ancak farkı oluşturabiliyor,
Çocukken başlamalı insanın kendini tanıma süreci,
Nasıl bir insan olduğunu,
Ne istediğini hayattan bilmeli,
Kendini tanımadığı vakit savruluyor insan,
Anne ve baba olmak en kolayı,
Zor olanı ise çocuğun kendisini tanımasını sağlamak,
Savrulmuş insanların arasında geziniyorum 3 gündür Amsterdam’da insanlara bakıyorum ama asıl ailelerini düşünüyorum,
Mutlu gibi görünen ama özünde parçalanmışlık ve mutsuzluklarla dolu bir dünya,
Her birinin ayrı bir hikayesi var,
Dünyanın her yerinden gelen özgürlük avcıları ama hangisi özgür,
Ne kadar özgür,
Uyuştukça her şeyden uzaklaşan ve mutlu olan beyinler,
Ya da mutlu olduğunu zanneden beyinler,
Peki ya özünde?
Güzellikleri yok mu elbette var ama bir yere kadar,
Sonrasında ince bir çizgi var,
Yasakların özgürleştiği dünyadan: bir parça,
Herkesimden,
Her ırktan,
Her coğrafyadan insanların bir araya geldiği,
Ve, herkesin bir arayış içinde olduğu bir dünya,
Birkaç dakika birkaç soluk da olsa insanların kendini mutlu hissettiği ama sonrasında parçalanmışlıkların daha çok derinleştiği bir coğrafya,
Olmak ister misin burada,
Ya da yaşamak ister misin?
Kıyametin başlangıç noktası gibi hani helak edilmiş kavimlerin başlangıç noktası burası gibi,
Her arayış bir helak ediliş gibi,
Her şey bir daha başlangıç noktasına dönecek gibi,
Dünya hiç de masum bir yer değil artık,
Masumiyetin her gün biraz daha korkunç bir hal aldığı bir dünyada soluk alıyoruz,.
En sevdiğin şarkı hangisi,
En sevdiğin nakarat peki?
Eminim benimki seninkinden seninki benimkinden farklıdır,
Ortak olan hikayemiz,
Ortak olan Nakaratımız,
Ve, dünyanın içinde eşsiz hikayeler var,
Ne olursa olsun görmek gereken,
Ne olursa olsun yaşamak gereken, farklılıkları görmek gereken…
 

22 Ekim 2019 Salı

Yol gider sen gidersin...

Yol gider sen gidersin,
Yolculuklar nehrin akıntısı gibidir,
Ne gittiğini hissedersin,
Ne de durduğunu,
Hep bir hareket halindesindir,
Ama hiçbir yere gitmiyor gibi de hissedersin,
Sanki her şey etrafında hareket ediyor,
Ama bir tek sen sabitsin gibi garip hissedersin,
Özünde ise hareket eden sensindir,
Ne varsa senin dışında,
Sabittir.
İlk durak Amsterdam,
İlk gelişim değil kıyametin bu şehrine,
Daha önce de geldim,
O zaman geldiğimde de benim için kıyamet şehriydi,
Şimdi yine zaman aradan geçmiş olsa da değişen bir şey yok,
Büyük bir günah şehri bura,
Ve, günah şehrinin içinde terbiye ediyor insan kendini,
Hiç olmadığı kadar duaya sığınıyor,
Hiç olmadığı kadar uzak görünen kıyameti hissediyor,
Yakın,
Çok yakın,
Özgürlük algısı değişmiş insanın buralarda,
Demokrasi algısı değişmiş buralarda,
Şehrin içinde gezinirken tek bir parfüm kokusu var,
Ne kadar parfüm sıkarsanız sıkın hepsini bastırıyor,
Baskın ve keskin bir koku esrar,
Hareket hiç bitmiyor,
Nehir sabit bir şekilde dursa da hayat zaman ayırt etmeksizin akıyor nehrin etrafında,
Yol gider sen gidersin,
Seninle birlikte anılar gider,
Yıllar öncesinde geldiğin zaman gelir aklına,
Sonra şimdi ile geçmişi bir kıyaslarsın,
Değişen ne var diye bakarsın,
Nehir yine sabit gibi,
Hayat yine etrafında aynı şekilde akıyor kıyametin şehirlerinden Amsterdam’da,
Sen değişmişsin hepsi o kadar,
Amsterdam da bir bot evinde başladık güne,
Sabit gibi duran nehrin üzerinde bot evler ve kalabalık gelince çok da maliyeti azalan bir güzelliği sunuyor insana,
Gece uyurken gözünün önünden tekneler geçiyor sabah uyanıyorsun,
Tekneler geçmeye devam ediyor,
Kıyametin şehrinin nehrinin üzerinde başlıyor gün,
Sabahın ilk ışıklarıyla nehrin üzerinde eşsiz bir güzellik ve tüm kirlenmişliklere karşın buluyor seni,
Bir de ördeğimiz var tabi bize eşlik eden,
Etrafımızda dönen,
Nehrin özünde hareket ettiğinin sembolü benim diyen,
Yol gider sen gidersin,
Ve, her seferinde dünya ne kadar farklı bir yer dersin,
Sen sabit durdukça yaşadığın şehirde ben bu dünyanın bir parçasıyım diyemezsin,
Nehir gibi olacaksın,
Hareket edeceksin,
Ama hareket etsen de hareket edenin özünde sana ayrılmış zaman olduğunu bileceksin,
Yol gider sen ise gittiğini bazen sadece zannedersin…
Ahmet K. 

20 Ekim 2019 Pazar

Gidiyorum gündüz gece...



Uzun ince bir yoldayım,

Gidiyorum gündüz gece…

Doğduğumuz an başlıyor yolculuk,

Kundaktayken,

Uykudayken,

Çocukken,

Evde otururken,

Yerimizde dururken bile yoldayız aslında…

Ta ki bize garanti olarak verilmiş olan ölüm gelip bizi bulana kadar devam ediyor yolculuk,

İstersen bir yerde oturur beklersin,

İstersen harekete geçersin,

Ama en nihayetinde sana garanti edilmiş olan nerede olursan ol vakti geldiğinde buluyor seni,

Yine bir yolculuk vakti,

Hayatımın en ilginç yolculuklarından birine çıkıyorum,

İlk durak Amsterdam, Brüksel, Paris oradan yol uzadıkça uzayacak,

Karayipler’e 9 saat sürecek bir yolculuk,

Oradan en merak ettiğim yerlerden biri olan Küba için bir yolculuk,

Dominik ve sonra da Amerika’ya Newyork’a, Washington DC sonra da geri döneceğim.

Uzun ince bir yoldayım,

Gidiyorum gündüz gece…

Yanımda en sevdiğim Eşim,

Sevgilinin yanında sevdiğim insanlar,

Hikayeler toplamak için uzun zamandır planladığımız bir hayali gerçekleştirmek için çıktık evden,

Sabahın ilk ışıkları,

Ya uyuyor insanlar,

Ya da yeni yeni uyanıyorlar çünkü yeni bir hafta başlıyor,

Seviyorum yolculukları,

Zenginleştirdiğini düşünüyorum insanları,

En güzeli de plansız olanı yolculukların,

Yok bir planımız,

Mesela bu akşam Amsterdam’da nerede kalacağız bilmiyoruz,

Önemli de değil aslında,

Ya da yarın oradan Brüksel’e gidecek miyiz yoksa bir gün daha mı kalacağız bilmiyoruz,

Gerek yok öyle çok fazla plan yapmaya,

Her şeyin düzenli olmasını sağlamaya,

Kaybolacaksın gittiğin yerlerde,

Düşünmeyeceksin nerede, nasıl olacak diye,

Endişe duymayacaksın bilmediklerinden,

Bilinmeyenlerin asıl öğreten olduğunun farkında olacaksın,

Çok fazla şey yüklemeyeceksin seyahata,

Beklentilerini arttırmayacaksın,

Önemli olanın anı yakalamak,

Ve, karşına çıkanları fark etmek olduğunu bileceksin,

Yerinde de dursan hareket halinde de olsan garanti olanın bugün yarın fark etmeksizin seni bir yerlerde yakalayacağını bileceksin,

Dertlenmeyeceksin öyle çok fazla,

cesaretin olacak hayata karşı,

Garanti ettiğini bileceksin Rabbinin zaman dolduğunda ne yapmış olursan ya da yapmamış olsan da,

Daha yapacaklarım,

Hayallerim,

Gerçekleştireceklerim var desen de sana emanet ettiğini senden alacağını bileceksin,

Güneş daha yeni kendisini göstermeye başlarken,

Zaten uzun ince bir yolda olan ben,

Gidiyorum gündüz gece,

Geceyi gündüze,

Gündüze geceye karıştırmaya,

Soluk aldığım her yerde hikayeler toplayıp sonra bunu içimden geldiği gibi kaleme dökmeye,

Bu seyahatin ilk yazısı bu,

Şimdilik hoşça kalın…



8 Ekim 2019 Salı

Vail, Unutma!








Vail; 9 yaşında Suriyeli,

Mezarlığın önünden geçiyorsun,

Geçerken fark ediyorsun,

Orada asılı cansız bir çocuk bedeni var.

Ne düşünür ne hissedersin?

Annesin, babasın, evlatsın, kardeşsin,

Orada asılı olan senin evladın,

Kardeşin olsa ne hissedersin?

9 yaşında bir çocuk intihar nedir nereden bilir,

İntiharı nasıl düşünür,

Nasıl bir mezarlıkta intihar eder?

Neler yaşadı?

Nasıl bir süreç oraya sürükledi,

Nasıl intiharı düşündü,

Ve, nasıl bunu eyleme dönüştürdü?

Haberi gördüğüm an gözümün önüne Aylan bebek geldi,

Orada yatan haliyle,

Bundan sonra bir de gözümün önüne her Suriye denildiğinde Vail gelecek,

Sanıyor musun bu masum ölümlerin sebebi Suriyeliler,

Koca bir insanlık intihar etti,

Allah (c.c.) masumiyetin korkunç bir şekilde ölümünü nasıl cezalandıracak?

Ya da cezasız mı kalacak sanıyorsun,

Korkunç bir felakettir insanlık olarak düşmüşüz içine,

Çaresizce izliyoruz,

Evimizde ekranların başında dünden beridir haberleri takip etmekten eminim sen de benim gibi yoruldun,

Peki ya ne için bu telaşe?

Geri mi dönecek Vail,

Kaldığı yerden devam mı edecek yaşamına,

Kimsenin umurunda değildi Vail,

Ölünce sadece vicdanı olanların hissettiği bir acıyla önemli oldu o kadar,

Küresel Vatandaşlık diye bir proje yürütüyoruz,

Tek amacımız ne biliyor musunuz?

Vail’lerin ölmemesi,

Vail’ler ödüyse de bunun acısını insanlığın hissetmesi,

Sessiz kalmaması,

Yeni ölümlerin gerçekleşmemesi için acının derinlerde hissedilmesi,

Kim mi Vail?

Senin evladın,

Senin kardeşin,

Senin çocuğun başkası değil.
Gerçek barışı isteyenler Vail’in intiharı karşısında acıyı hissedenlerdi,

Yoksa kimsenin barış istediği yok,

Dünya insanları korkunç bir şekilde birbirini öldürmeye devam ediyor,

Ölen insan,

Öldüren insan,

Bunu arzulayan, bunu izleyen yine insan,

Bize uzak göründüğünden mi ölümleri basit görüyoruz,

Uzak değil,

Hiçbirimize uzak değil,

İçinde inanç olan,

Allah korkusu olan,

Yaşamın en nihayetinde biteceğinin farkında olan insan,

Farkında değil misin senden önce de bu dünya da milyarlarca insan yaşadı,

Hepsinin farklı farklı hırsları vardı,

Hırsları en korkunç olanlar her şeyin sahibi olmak arzusuyla yaktılar, yıktılar ama sonrasında yok olup gittiler,

Hiçbirimize kalmayacak bu dünya,

O vakit neden bu hırs,

Neden bu korkunç mücadeleler,

Değdi mi Vail’in intiharına?

Kim temizleyecek bu intiharın avuçlarımızdaki izini?

Suçlu değil miyiz?

Suçlusun, suçluyum, kusura bakma ama suçluyuz.

Vail,

9 yaşında bir çocuk,

Ne ilk ölen ne de bu gidişle son ölen,

Duayla mırıldanıyorum Allah’ım sen bizi koru,

Çünkü korunmaya ihtiyacımız var,

Unutma!

9 yaşındaki çocuk Vail’i unutma!

Savaşın korkunç yüzünün vereceği hasarı unutma!

İnsanlığın her döneminde savaşların olduğunu ve kazananın da kaybedenin de en nihai sonunun ölüm olduğunu unutma!

Sana ayrılan kısa bir zaman dilimi var bunu insanlık için iyi bir şeyler yapmakla geçirmek varken seyirci kalarak geçirme!

Unutma DÜNYANIN VİCDANI OLAN İNSANLARA VE BİZ BUNLARA KÜRESEL VATANDAŞ DİYORUZ İHTİYACI VAR unutma!