Koca Bir Yüzyılda Türkiyelileşemedik
Yıl 1923 - 2023,
Asırlık bir dönemin değerlendirmesini yapmadan,
Karnedeki notları değerlendirmeden bir üst sınıfta başarılı olma imkanı yok Cumhuriyetin.
Hani biz Cumhuriyet çocuğuyuz deniyor ya bu söyleme katılmıyorum.
Cumhuriyet aslında her birimizin ayrı ayrı çocuğu,
Ve, bu çocuğun başarılı olmasını istemek kötü bir şey değil.
Bir kısmına şahitlik ettiğimiz,
Bir kısmını ise teknolojinin el verdiği noktalarda izleyerek,
Ya da okuyarak öğrendiğimiz koca bir asır geride kaldı.
Darbeler,
İdamlar,
Muhtıralar,
Bölünmüşlük ve parçalanmışlık,
Liyakatsizlik,
Eğitimsizlik,
Adaletsizlik,
Dünya ile rekabet edememek,
İnsan hakları,
Özgürlükler,
Irkçılık,
Çok büyük sınavlar ve sorunlar yumağı sığdı koca bir asrın içine!
Haneler değişse de,
Aslında farklı farklı nedenlerden dolayı her hanenin içinde acılar hiç bitmedi,
İkinci yüzyıla geçerken de yüklendiği acılarla yoluna devam ederken; Cumhuriyet,
Şu geride kalan sınıfın karnesini bir değerlendirmeden yola devam etmenin hiçbir yararı olmayacağını düşünüyorum.
Hatalarınla yüzleşmeden kendini değiştiremezsin.
Cumhuriyet hepimizin ortak çocuğu ve bir yerlerde var olan hataların her biriyle yüzleşmesini sağlamak zorundayız,
Aynı hataların tekrar yapılıp,
Acıların tekrardan yaşanmaması,
Gözyaşlarının yeniden haneler değişse de dökülmemesi için bir değerlendirme yapmak gerekiyor.
Kendini değerlendiren,
Hatalarıyla şeffaf bir şekilde yüzleşen bir Cumhuriyet tüm ülkeye daha mutlu bir gelecek sağlar.
Hatalar Cumhuriyetin kendisine ait değil belki de ama yönetenler bu hataları yaptılar,
Birilerinin hatalarını da her seferinde bir tek dönemin insanları değil asrın içindeki tüm herkes birlikte yaşadı.
Ben, Mederesler idam edilirken hayatta değildim ama sonuçlarını yaşadım,
Ben, aydınlar idam edilirken hayatta değildim ama sonuçlarını yaşadım,
Ben, Denizler darağacına giderken hayatta değildim ama sonuçlarını yaşadım.
Ben, darbeler yaşanırken ya da darbe sonrası anayasalar yapılırken hayatta değildim ama sonuçlarını yaşadım,
Ben, çok başlı Türkiye yönetimleri döneminde bebektim, çocuktum ama sonuçlarını yaşadım,
Ben, faili meçhuller işlenirken çocuktum ve gençtim ama sonuçlarını yaşadım,
Ben, sokak ortasında Uğur Mumcu öldürülürken, gazeteciler, düşünce insanları öldürülürken ya yoktum, ya çocuktum, ya da yetişkindim ama her seferinde sonuçlarını yaşadım,
İlk asırda ne Türkleştirmek isteyenler başarılı olabildi,
Ne de Türkleştirmenin karşısında durabilenler,
Geriye kimse bir miras bırakamadı,
Öyle dönüp arkama baktığımda vicdanım rahat diyenin de vicdanının çok rahat olduğunu düşünmüyorum,
Evinde çocuğunun yüzüne bakınca ne hissediyorsun,
Ey oğlum, Ey kızım sana hayal ettiğin ülkeyi bırakıyorum ve mutlu olabilirsin! Diyebiliyor musun?
Türkiye yüzyılı demek için öncelikle Türkiyelileşmek gerekiyor,
Yeni bir nesil inşa etmeden,
Bu nesli geleceğe hazırlamadan,
Bugünden yarına eğitimle, birbiriyle değil dünyayla rekabet eden nesillere dönüştürmeden ikinci yüzyılda birinci yüzyıldan çok farklı olmayacak!
Hangi alanda ihtisaslaşmış bir Türkiye inşa edilecek,
Gençler bu sürecin neresinde yer alacak?
Hangi yaşanmışlıklardan hangi dersler alınmış bir şekilde gelecek inşa edilecek?
Gelişi güzel,
Günübirlik politikalarla mı yoksa gerçek anlamda kurumsallaşmış yapılarla mı?
Bir tıkınama olduğu kesin,
Birileri taşın altına elini koymuş, tıkanmayı açmak için emek verirken tek başlarına başarılı olma imkanları yok,
Öncelikle bir aidiyet ve hesaplaşmayla başlamak gerekiyor!
Kim tarafından hangi hatalar yapıldı?
100 yıllık süreçte neler iyi yapıldı, neler kötü yapıldı?
Biz 100 yılda ne kadar mesafe gittik, bizim dışımızdaki ülkeler hangi noktadan nerelere geldi?
Bizim 100 yıl öncesinde gerimizde olanlar nasıl önümüze geçti? Neler üretti, nasıl yaklaşım ve politikalarla değişim ve dönüşüme katkıda bulundular?
Herkes ister bir Türkiye Yüzyılı,
Ama aklı başında her bir birey,
Ya da Türkiye gerçekliğini yaşayarak büyümüş her kişi de bizim söylem üretmede çok iyi olduğumuzu ve mesele içini doldurmaya gelince de ne kadar kötü olduğumuzu biliyor!
Önce söylem üretip sonra içini doldurmaya çalıştıkça ileriye gitmiyor ülke,
Tam tersine olması gereken içeriyi oluşturup söylemi, sloganı sonradan üretmekken maalesef biz de önce slogan ve söylem ortaya çıkıyor sonra ona yönelik içerik üretmeye başlıyoruz!
Kabul etmek lazım,
Kimileri sadece ismi değişti diyebilir ama durum öyle değil memleketin Planlama aklına ve kültürüne dönüşe ihtiyacı var.
Türkiye yüzyılının içini Devlet Planlama yapısını yeniden kurarak inşa etmeye başlarsak o vakit işte içerik dolmaya başlar!
Eskinin bıraktığı derin izlerle yüzleşmeden de aidiyet duygusu etrafında toplumsal birliktelik bana uzak görünüyor. Önce bir eskiyle hesaplaşma ve yeniye eskiden ders almış bir şekilde ortak akılla yürümeye karar vererek başlamak lazım,
Yoksa her yüzyılın başında yeni bir Türkiye Yüzyılı başlar,
Sonrasında söylem ile gerçekler uyuşmadığı için toplumsal sorunlar, ekonomik buhran, alım gücü zorluğu, refah düzeyi zorlaştıkça zorlaşır hayat,
Nereden başladığın önemlidir!
Biz doğru noktadan başlamadığımız için doğru yoldan gidemiyoruz,
Önce doğru başlama noktası sonrasında zaten doğru yol gelir,
Bir bir ölüyoruz,
Ölürken de ne o taraf mutlu ne bu taraf,
Taraf olmayı artık bırakıp bir yerlerde buluşmak için somut adımlara ve kararlılık sahibi aktörlere ihtiyaç var.