Haydi anlatayım sana,
Tanımazsın onu,
Hiç gördüğünü sanmıyorum,
Gördüysen de muhtemelen unutmuşsundur!
Şov yapmayı,
Kendini göstermeyi,
Öyle her gittiği yere önceden basına haber verip çağırmayı,
Videolar çekip yaymayı,
Sosyal medya üzerinden kendini göstermek için çabalamayı,
Ekranlara çıkıp saatlerce hem kendini övmeyi hem de övdürmeyi,
X üzerinden bir paylaşım yaptım çabuk herkes bunu RT yapsın, favlasın diyerek kasmayı,
Her karşılaştığı insana iyilik yaparken bunu Hak olanın bilmesi yetmez asıl o bilmeli diyerek kendini göstermek için yırtınmayı,
Olacak olana da olmayacak olanada sırf popülizm uğruna ‘Evet’ demeyi,
Birileri takdir etsin diye değil, önce Hak razı olsun, sonra milletin yaşamına dokunsun diyerek çabalamayı,
Yani gerçek anlamda yaşama dokunanı odağına almış samimi bir insan...
Dedim ya,
Tanımazsın onu,
Hani her güç geçtiğin yollar var ya o yolların,
Bir yerden bir yere giderken kullandığın trenlerin,
Sabahleyin uyandığında temiz bir şekilde seni karşılayan sokakların,
Köyüne gelen içme suyunun,
İhtiyaç duyduğun kanalizasyon alt yapısının,
Aldığın eğitim hizmetinin,
Sağlık alanında ihtiyaç duyduğun hizmeti aldığın,
Gittiğin hastane bütçesinin,
Kullandığın enerji hatlarının döşenmesinin,
Sabahleyin evden çıkıp gidip ekmek paranı kazandığın Organize Sanayi Bölgelerinin yapılmasının,
Kalkınmanın ve planlamanın,
Yani memleketi ayağa kaldırmanın,
Ayağa kalkmış memleketin dününden dersler çıkararak bugününü yöneten ve yarınını inşaa eden sistemin Bürokratlarındandır o.
Ama dedim ya sen onu tanımazsın,
Popülizmi sevip karşına gelip kendi yapmış gibi göstereni,
Kurdeleyi keseni,
Konfetilerle, mehter marşlarıyla kameraların karşısına çıkanları tanırsın!
Tam da bu yüzden bugünleri yaşamaktasın!
Tanımadığın ve bilmediğin,
Yok saydığın,
Görmediğin,
Karşısındaki kim olursa olsun seviyesine inip anlamaya çalışan,
Bir yatırım yapılacaksa buna ben karar veremem önce ilgili sektördeki Uzman Yardımcısı arkadaşımız, akabinde Uzman arkadaşımız daha sonra ilgili Daire o da yetmez sorumlu genel müdürlüğün görüşünü almak ve bu doğrultuda karar vermek zorundayız diyerek memleketin her bir kuruşunun hesabını yapan yaklaşımın temsilcilerinden biridir.
Tam 3 yıl oldu Belçika’ya geleli,
Her bir kurumu ayrı ayrı inceleme,
Yerel yönetimlerin işleyişini,
Siyasetin rolünü,
Kamu kurum ve kuruluşlarının farkını derinlemesine bir şekilde öğrenirken,
Her gün bir defa başımı kaldırıyorum,
Şöyle bir memlekete bakıyorum,
Her baktığımda sorunun temelinde yatanın hiç değişmediğini görüyorum.
Türkiye Başkanlık sistemiyle birlikte aldığı bir kararla,
Kurumsal kültürün ayakta kalmasını sağlayan,
Siyasal iradenin kararıyla değişen Bakanlar olsa da kurumsal hafızayı koruyan duruşuyla kurumları merkez ve taşra teşkilatlarını ayakta tutan Müsteşar ve Müsteşar Yardımcılıkları makamlarını kaldırıp yerine Bakan Yardımcılıkları makamını getirdiği gün,
Kendi içinden çıkamadığı süreci hızlandırdı.
Kurumun içinden ve kültüründen gelmeyen,
Karşısındaki memur, uzman yardımcısı, uzman, daire başkanının hangi şartlar ve süreçlerden gelerek yetiştiğini bilmeyenler kendilerinin siyaseten kolay bir şekilde gelmiş olmalarının bir sonucu olarak dediğim dedik yaklaşımlarla önce hevesleri kırdılar,
Sonra her bir çalışanı ayrı ayrı siyasallaştırdılar,
Siyasallaşmayanın liyakatle bir yerlere gelemeyeceğini kafalara vura vura öğrettiler,
Her sabah uyandıklarında tepelerinde aslında kendilerinin olması gereken yerde hiçbir tecrübe ve birikimi olmayanların olduğunu görmek kurumları bir bir asli bulundukları noktadan uzaklaştırarak işlevsizleştirdi.
En başında dedim ya tanımazsın diye,
Haydi söyleyeyim!
Kimden mi bahsediyorum,
M. Cüneyd Düzyol!
Duydun mu bu ismi hiç,
Devlet Planlama Teşkilatında çekirdekten gelen,
Kalkınma Bakanlığında Müsteşarlık yapan,
Seçim Hükümetinde kısa bir sürede olsa Kalkınma Bakanlığı yapmış bir isim,
Hiç televizyon kanallarında,
Ya da her gün kurdele keserek kendini göstermeye çalışanların arasında,
Sosyal medyada her gün X paylaşımları yaparak kendisini göstermeye çalışanların arasında hiç gördün mü?
Görmedin değil mi?
Göremezsin!
Memlekete gerçek anlamda emek veren isimlerin ortak özelliğidir,
Kendilerini göstermek gibi bir dertleri yoktur,
Türkiye’de en çok neyi özlüyorsun dersen,
Günlük yaşamın içerisinde makamına girdiğimde bir yöneticiden çok devlet kültürünü ve sürekli olarak düşünmeyi, planlamayı,
Dünün derslerinden hareketle yarına uzanan ufkumu zenginleştirenleri özlüyorum.
Özlediklerimin hala memlekette olmasına karşın memleketin onların farkında olmamasından dolayı yaşadığı ekonomik ve sosyal yoksulluklar karşısında tanımadıklarını özlediğini de biliyorum!
Bak kardeşim!
Senin mesain bittiğinde evine gidersin ama belirli bir kültürden gelenler olarak onlar başlarını yastığa her gece koymadan önce huzuru hissetmek için memleket için düşüncelerini, projelerini, planlarını, hayallerini ve olması gerekenleri son enerjilerine kadar somutlaştırıp öyle yastığa başlarını koyarlar!
Çok yönetici tanıdım memleketteyken,
Kolay değil yaklaşık 20 yılım kurumların içinde geçti,
Daha 19 yaşındaydım Türkiye’nin en genç Kent Konseyi Genel Sekreteriydim.
Neden yazdım bu yazıyı,
Neden anlattım sana hiç tanımadığın ama özünde her gün yaşamının içinde olan eserleri planyanların başında olan bir ismi bugün,
Kurumlar siyasallaşır,
Ve, kurumlarla siyaset arasındaki duvarlar ortadan kalkarsa,
Her kurumsal yönetici gücünü siyasetten almaya başlar,
Bu da kurumları bir bir çürütür,
Sen her birini ayakta zannedersin,
Ama farkına varmadığın bir anda bir bir hepsi çöker,
Çöktüğü anda ise geriye sadece kurdele kesme yarışında olanlar,
Gittiği her yere kameraları çağırıp şov peşinde koşanlar,
Bugün beni kim ziyaret etti,
Ben hangi vatandaşın elini sıktım diyenler kalır,
İşini gücünü bırakmış yerelden başlayarak merkeze doğru,
Merkezden de taşraya doğru her gün beni kim ziyaret etti,
Ben kimi ziyaret ettim diye paylaşanları görüyorsun değil mi kardeşim!
işte benim 3 yıldır yaşadığım Belçika’da kimsenin yarın asgari ücret ne olacak!
Okulların tuvaleti temizlenecek mi?
Geçinemiyorum yardım eden yok!
Hastaneden randevu alacağım 1 yıl sonrasına gün veriyorlar!
Bugün aldığım makarna yarın ne kadar olacak diye düşünen olmamasının temel nedeni tam da bu!
Bugün ben yazmasam yarın başka biri yine yazacak,
Bugün ben anlatmasam yarın başka biri yine anlatacak,
Samimiyetini ortaya koyarak emek verenlerin ortak özelliğigörevden gitmiş olsalar bile hiçbir zaman unutulmamalarıdır!
Tam da herkese unutturmaya çalışılırken birinin çıkıp onu yine hatırlatmasıdır.
Her yaptığını göstermek için yarışanlar değil,
Tam tersine yaptıklarını göstermeye ayırdıkları zamanı dahi daha fazlasını yapmak için harcayanlar aslında memleketin inşa sürecine en büyük katkıyı sağlayanlardır!
Çıktım bu gece yolcuğa,
Bedenimin orada olmasına gerek yok,
Kalbimle, vicdanımla ve ruhumla gezdim memleketin sokaklarında,
Gerçek manada taş üstüne taş koyanların arasında gezindim,
Saatlerce anlatırım size M. Cüneyd Düzyol’u...
Gece yarılarına kadar memleketin gençliği için yapılması gerekenleri anlattığım toplantıları,
Olur olmaz demeden bana bunun memlekete oluşturacağı katma değeri anlat demesini,
İnandığı vakit verdiği desteği
Ama dedim ya sen elinde kurdeleyle gezenleri,
Kameraların önünde kendisini göstermek için çabalayanları tercih edersen,
Kurumların dengesi ve kurumsallığını koruyan otoriteleri bir bir kenara alırsan,
Kaybeden memleket olur!
Devletlerin siyasallaşan değil,
Siyaset üstü bir şekilde kurumsallaşmayı simgeleyen isimlere daha çok ihtiyacı vardır.
Dünyaya yön veren,
Üreten,
İnovasyon oluşturan,
Söz sahibi olan devletlere gücü veren siyasileri değildir,
Kurumlarıdır!
Bugün hala memleketteki kurumlarda o mirasın temsilcileri görev yaptığı için bir şeyler iyi gidiyor,
Yarın onlar da giderse,
Kötünün iyisini de görmek mümkün olmaz!
Benim ki uzaktan açık bir çağrı!
Kişileri değil kurumları güçlendirin,
Her gün siyasete ben buradayım diyerek paylaşım yapanları,
Üretmesi gereken zamanları sosyal medyada yaptığı ziyaretler ve kurdele kesmelerle geçiren yöneticilerin bakış açısını değiştirmedikçe memlekette hiçbir şey değişmez,
Bu bir hastalık olmuş durumda,
Tedavisi belli,
Bakanlar siyasidir,
Bakanlıklar siyasi değildir...
Tanımazsın sen onu,
Ama ben tanıdım onu,
Birlikte çalıştım,
Çalışırken etkilendim,
Aradan yıllar geçiyor,
Ben, hatırlamaya devam ediyorum,
Öğrendiklerimin üzerine yenilerini koyarken nerede ne öğrendiğimi de unutmadan yola devam ediyorum.
Anlayana çok mesaj var bu yazıda,
Anlamayana benden dyecek bir şey yok...
Memleketten uzakta Memleketin içindeymiş gibi öyle dedikleri gibi geri dönmeyi de bu şartlar da çok da düşünmeden,
Uzaktan da mutlu bir şekilde yine insan için emek vermeye devam ederek,
Selametle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder