14 Aralık 2016 Çarşamba

Dinlemek!

Dinlemek!

Ne kendime,

Ne de sana aklım erdi,

Koca bir dünyada asırlardır yaşıyoruz ne sen bana kulak verdin,

Ne de ben sana kulak verdim.

Sen söyledin ben dinlemedim,

Ben söyledim sen dinlemedin.

Sonra her seferinde seni de beni de yaratan Allah bir Peygamber gönderdi birbirimizi dinlemeyi öğretti.

Sonra Peygamber vefat edince unuttuk yine birbirimizi dinlemeyi,

Ve, aklımızı teslim ettik dinlemeden düşünmeye ve düşünmeden konuşmaya,

Son Peygamber geldi,

Ve, o da gitti,

Ardında kıyamete kadar sürecek sen ve ben birbirimizi dinleyelim diye bir din bıraktı,

Ve, sana da bana da aynı şeyleri söyledi,

Yok!

Değişen bir şey olmadı biz yine unuttuk birbirimizi dinlemeyi.

Şimdi bir hayat yaşıyoruz,

Güya ben ve sen varız yaşamda,

Her şey bana ve sana ait,

Ama ne sen mutlusun,

Ne de ben mutluyum,

Ben, benim yaşamım diyorum,

Sen, benim yaşamım diyorsun,

Asırlardır ikimizinde yaşamını birbirini rahatsız etmeden yaşayabileceği kadar alan varken dünyada,

Bir ben senin yaşamına giriyorum her şeyi dağıtıyorum,

Bir sen benim yaşamıma girip her şeyi dağıtıyorsun,

Tam ben senin izlerini sildim derken sen bir daha dağıtıyorsun,

Tam sen benim bıraktığım hasarları sildim derken ben bir daha dağıtıyorum,

İnsanlığın ilk gününden beridir devam ediyor bu.

Sen, iktidar olmak istiyorsun,

Ben, senin iktidarını yok etmek istiyorum,

Ben, iktidar olmak istiyorum,

Sen, benimkini yok etmek istiyorsun,

İkimizinde birbirimize tahammülü yok,

Her seferinde daha çok hırslanıyoruz ve birbirimize daha çok zarar veriyoruz.

Ne sen beni dinliyorsun,

Ne de ben seni dinliyorum,

Asırlardır birbirimizi dinlemediğimiz için sadece yok ediyoruz.

Her seferinde bende ölüyorum,

Sende ölüyorsun,

Ne sana kalıyor dünya,

Ne de bana kalıyor,

Birbirimizi dinlemediğimiz müddetçe de bu devam edecek böyle...

Halbuki çok basit her şey birbirimizi dinlesek o vakit her şey değişecek,

Ama bu ne senin işine geliyor,

Ne de benim işime geliyor,

Sende bende ölmeyi seviyoruz,

Çocuklarımızı yetim bırakmayı,

Eşlerimizi bir başına bırakmayı,

Analarımıza babalarımıza evlat acısı yaşatmayı seviyoruz,

Ve, bu yüzden de ya ölüyoruz,

Ya da öldürüyoruz...

Habil ile Kabil'den beridir sevemedik birbirimizi,

Ne sen beni dinledin,

Ne de ben seni dinledim,

O gün bugündür bizim birbirimizi dinlememizi sağlayan yaratıcının gönderdiği Elçilerde artık gelmeyince dinlemekten tamamen uzaklaştık. 

Seninde benimde dilimde Allah var,

Aynı şeylere inanıyoruz,

Aynı duyguları paylaşıyoruz,

Aynı kıbleye dönüyoruz,

Aynı ibadetleri yapıyoruz ama iki ayrı Allah'a inanıyor gibi birbirimizi dinlemiyoruz...

Dinlemediğimiz içinde sonuç vahim,

Her gün çok daha vahim bir hal alıyor,

Bende yanıyorum,

Sende yanıyorsun,

Bende acı çekiyorum,

Sende acı çekiyorsun...

Ne sana,

Ne de kendime aklım erdi,

Asırlardır neyi paylaşamadık ne sen anladın ne de ben anladım...

Biz, birbirimizi dinlemeyi yeniden hatırlamadıkça ne sana ait ölümler bitecek ne de bana ait ölümler...

Sonra sen ve ben yine öldükten sonra karşılaşacağız,

O gün ürperti dolu bakışlarla ikimizde kaçmaya çalışacağız,

Ne sen sığınabilecek bir yer bulacaksın,

Ne de ben....

Ya birbirimizi dinlemeyi öğreneceğiz,

Birbirimizin sesini işiteceğiz,

Ya da sırasıyla hep birlikte öleceğiz,

Bugün yaşadığımız coğrafyadaki ölümleri sende duyacaksın,

Bende duyacağım,

İkimizde duyduğumuz vakit ölümler ancak bitecek,

Yoksa böyle devam ederse Halep bir yangın yeri gibi seni de yakacak beni de yakacak.

Gel önce birbirimizi dinleyelim,

Sonra birbirimizi dinlemeyi öğretelim,

Biz, öğrettikçe sönecek yangın soluk alacak o mahsenlere sığınmış çocuklar,

Ve, rahat uyuyacak Aylan Bebek,

Senin ve benim bebeğimiz...

Sen ve ben fazlasına gerek yok İnan,

Biz birbirimizi dinlemeye başlarsak diğerleri de dinleyecekler bizi...

İşte böyle dinlemek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder