21 Haziran 2022 Salı

Atlasko’nun Elini Hiç Tutmadım!

Atlasko’nun Elini Hiç Tutmadım!


Atlasko’da benim elimi tutmadı.


Hani doğduğu gün baba olmanın ötesinde Allah’a ve yaşadığım dünyaya karşı en büyük sorumluluğum merak duygusu ile dünyaya gelmiş Atlasko’nun merak duygusunun peşinden gitmesinin yolunu açmaya çalıştım.


Tam 17 aylık oldu Atlasko;


Kamplar,


Projeler,


Seyahatler,


Kitaplar,


Tematik parklar,


Otobüs, araba ve uçak ile dünyanın dört bir yanında merak duygusunun peşinden gitmesinin önünü açma çabasında oldum.


Her birimiz aslında merak duygumuz ile gönderildik dünyaya,


Şansızlığımız hastalıklı bir toplumun içinde doğduk;


Kimse kusura bakmasın korkularla dolu bir geçmişin içinde geride bıraktık çocukluğumuzu,


Darbelerle her 30 yılda bir korkuyu depreştiren toplumu baskı altına alan,


Ve, ebeveynlerin çocuklarının merak duygusunun önüne engel vuran bir toplum yapısı,


Çocuksun sokakta gezerken korku yaşar mısın?


Biz, bunların hepsini yaşayarak merak duygularımızı körelten yaklaşımları gördük.


Öyle uyaran yönlendiren yaklaşımlar samimiyetle yoktu!


Zaten gelenekçi ve kapalı bir toplum yapısı;


Kız kardeşinle bile sokağa çıkamazsın,


Her türlü pisliğin içinde olan koca koca adamlar oturur bunun dedikodusunu yaparlar!


Çocuksun hata yaparsın,


Anlatmak yerine,


Konuşmak,


Doğru göstermek yerine saçma sapan tokatlar yersin,


Merak duygun fazla ise direnç gösterir kabuğunu kırarsın,


Her şeyden uzaklaşırsın,


Değilse!


Hastalıklı toplumun hastalıklı bir çocuğu olursun!


En korkuncu da herkes hastalıklı olduğundan herkes kendisini bir süre sonra normal kabul etmeye başlar!


Çocuk; ebeveyne bir emanettir!


Onun Steve Jobs,


Bill Gates,


Elon Musk,


Ahmedi Xani,


Fatih olmasını sağlayan aile ve edindirildiği kazanımlardır.


Yapma!


Dokunma!


Çocuğun en büyük baskı sözcükleridir.


Sen kullandıkça çocuğun çekingen utangaç ve kendi içine kapanık bir ruh haline bürünür.


Korku öyle bir büyük unsurdur ki çocuğu daha çocukken tüketir!


Her sabah uyandığımda kahve makinesinde sıcak kahvemi yapıyorum sonra Atlasko geliyor ve fincana elini uzatıyor bende ona fincanı uzatıyorum,


Dokunuyor sıcaklığı hissediyor,


Sonra kahkaha atıp elini çekiyor,


Bunu her seferinde yapıyoruz,


Biliyorum ki fincan, sıcak, kahve dökülür dediğimizde Atlasko’nun merak duygusuna en büyük keti vuracağız.


Televizyonun üzerinde olduğu sehpaya bazen Ays bazen ben kuru üzüm, meyve, bisküvi koyuyoruz,


Alıyor,


Döküyor,


Her yeri kırıntılarla dolduruyor,


Sonra elektrik süpürgesini alıyorum göbeğini çekiyorum önce sonra yerleri süpürüyorum,


Merak edecek çocuk,


Yapacak,


Dağıtacak,


Kirletecek!


Sabah olacak sokağa salacağız yine bazen annesi bazen ben uzaktan bakacağız dikine dikine gidecek güvenli alanını kendi belirleyecek,


Bizden uzaklaşacak ama sınırını çizerek geri gelecek,


Çocuğun güvenli alanını siz belirlediğinizde olmuyor!


Bugün dünyada yaşanan bütün katliam, travma, olumsuzlukların sebebinin özünde ebeveynler olduğunu unutmamak gerekiyor.


O çocuk size bir emanet,


Ve, siz hani ilk defa bir bilgisayar alırsınız eve getirir kurarsınız,


Hafızaya ne yüklerseniz onu alır,


Bilgisayardan farkı siz bilgisayarı kullanmayınca içindekilerin bir anlamı kalmaz,


Çocuk ise tam tersine yüklediklerinizin üzerine merak duygusuyla gider ve geliştirmeye devam eder.


Çocuğun hayal dünyasından siz sorumlusunuz!


Sizden de anneleriniz ve babalarınız sorumluydu,


Bu geçmişe doğru bir zincir!


Rahmetle anıyorum daha ortaokul son sınıftayken Doğan Cüceloğlu’nun İçimizdeki Biz kitabını Cabir Dayımın kitaplığında görmüş,


O dönemde anlamasam da Biz kavramı zihnime yerleşmişti!


Bencil,


Şımarık,


Kendisini herkesten üstün gören,


Ben, kavramıyla yaşayan çocuğun sorumlusu da tam tersine Biz duygusuyla takım çalışmasına inanan Ben’in sınırları olduğunu Biz olduğun vakit sınırları aşan çocuğun sorumlusu da sizsiniz!


Her gün dedikodu üreten,


Birbirinin kuyusunu kazmakla meşgul,


Birbirinin koltuğunda gözü olan,


Herkesin her gece uyurken kendini başka bir koltukta hayal ettiği mevcudiyetiyle kimsenin mutlu olmadığı bir toplumun içerisinde Atlasko hastalıklı bir ruh halini yaşamasın diye bugün buradayım!


Yarın burada bunu görürsem bu sefer başka bir coğrafyadayım!


Gençler,


Genç kardeşim Atlasko bana emanet belki bugün sana da bir emanet vardır ya da gelecekte olacaktır,


O çocuğun bütün sorumluluğunun sende olduğunu ve geleceğinin tek sorumlusunun ebeveynler olarak siz olduğunuzu bilin!


Çocuklar hiçbir şeyi unutmazlar,


Sana tokat atan dayın kaç yaşına gelirsen gel senin için ötekidir,


Tam tersine İçimizdeki Biz kitabıyla seni karşılaştıran dayın ise içindedir!


Çocuklarınız tıpkı sizin unutmadığınız gibi hiçbir şeyi unutmuyorlar,


Sadece hastalıklı bir toplumun içinde kendi ruhlarını zehirliyorlar.


Hangi coğrafyada doğarsan doğ maalesef benim yaşadıklarımın bir benzeri eminim seni de buldu.


Sana örnek verirler Fatih 19 yaşında İstanbul’u fethetti biz öyle bir neslin torunlarıyız ama kaç yaşına gelirsen gel insiyatif vermezler çocuksun derler,


Çünkü oturdukları koltukları kaybetmekten korkarlar!


Hastalıklı olunca toplum maalesef bir iki nesilden biri kayıp nesil oluyor maalesef biz kayıp döneme denk gelip kaybolmamak için mücadele edenlerden olduk!


Atlasko!


Merdivenlere çıkacak,


Merdivenlerden inecek,


Düşecek kalkacak,


Ağlayacak,


Sonra kendi kendine ayakta durmayı öğrenecek.


Bebekler ağlar diyorlar ya;


Yok o öyle değilmiş ağlatan anneler ve babalarmış!


Tecrübe ederek öğrendim!


Bebekleri güldürün,


Güldürün ki ortaya bir sanat eseri çıksın ve o sanat eserinin mutluluğunu yaşayın.


Benim en büyük şansım babam, annem ve dayım oldu.


Emin olun yoksa kendini normal hisseden her günü birbirine benzeyen birbirini sürekli olarak aşağı çekmek için mücadele eden,


Ve, sonunda hep birlikte kaybeden toplumun psikolojisine girmiştim.


Bazen diyorlar olumsuz konuşma bu kadar!


Ben, öğrettiklerinizi yaşattıklarınızı daha fazla içime atmadan kalemimi özgürleştirmeyi tercih ettim.


Yazıyorum ki ey genç kardeşim,


Aynılarını sende çocuklarına yaşatma!


Bil ki yaşattıkların ve öğretilerinle nesiller yetişiyor.


Türkiye’de ekonomik kriz var!


Evet!


Bu ilk defa olmuyor bu kafayla giderse son da olmayacak!


Neden mi?


Bir düşün ve sonra yazının en başına git,


Aşağı doğru in,


Oku!


Sonra bir daha oku!


Nitelikli beyinlerin her biri gelişmiş dünya ülkelerinin daha çok gelişmesi için mücadele ediyorlar.


Sonuçta insanlığa hizmet ediyorlar!


Peki ya bizim insanımız?


Dünyanın en berbat eğitim sisteminin içinde eğitilmeden yetişen çocukların sayısı katlanarak artıyor!


Benim girdiğim sınavlar kardeşimin,


Kardeşimin girdiği sınavlar diğer kardeşimin sınavlarından farklıydı!


Sanırım çocuklarımızın sınavları da farklı olacak!


Sistem deneme yanılma olunca ortaya çıkan eser de şans eseri merak duygusunu kıran ya tutarsa diyenlerin arasından çıkıyor!


Hayal edin ve hayallerinizin peşinden gidin genç kardeşim!


Benim sorumluluğum kendim ve Atlasko,


Eşimin sorumluluğu kendi ve Atlasko,


Sizlerin sorumluluğu da kendiniz ve çocuklarınız!


Sırtınızı bir yere dayayarak kendinize dayayarak merak duygusunun peşinden gidin ki yarın sırtını dayayanlar yok olduğunda siz var olmaya devam edin!


Dün Türkiye’de,


Bugün Belçika’da,


Sonra başka bir coğrafyada en son Boran’ın tepesinde ama var olmaya devam etmek!


Okuduğunu merak etmek,


Öğrendiğini merak etmek,


Sürekli olarak derinlemesine ve peşinden gitmek bırakmamak sizi yaşamda mutlu kılarken tersi siz yok eder!


Yaş 50 60 olunca bu sefer pişmanlıklar ah keşke dinlemeseydim demeler,


İş işten geçti,


Allah sizi gönderirken dünyaya emin olun öncelikle bunun için gönderdi,


En büyük ibadet merak duygusunun peşinden gitmektir,


Merak eden aşkı yakalar,


Ve, Atlasko yarın neyi merak edeceğin planını bu gece yapıp uyurken özünde amaç tüm Atlasko’lar,


Ah işte anlamak,


Ne sen benim elimi tut,


Ne de ben senin elini tutayım,


Koş oğlum koş,


Merak duygunun peşinden giderek koş,


Durmak istediğin yerde dur,


Gitmek istediğin yere git,


Bil ki babamdan tam da öğrendiğim gibi ben ihtiyacın olduğunda dünyanın her yerinde sana yetişirim!


Herkese iyi geceler,


İyi uykular,


Sabah okuyanlara günaydın,


Uyanıkken uyuyanlara da her daim iyi uykular devam edin!


Sonra ah vah diyerek sızlanmayın!





19 Haziran 2022 Pazar

Babamın Oğlu Atlas'ın Babası olmak... Babalar Günü Kutlu Olsun...

İlk kahramanlar babalardır,


Hani çizgi filmlerde izlediğimiz süper kahramanlar var ya hepsindeki özellikleri ilk babanda bulursun,


Şaşkınlıklarını,


Heyecanlanmalarını,


Mutluluklarını ilk babanda yaşarsın,


Yaşadığın ve doğduğun coğrafya babanla arandaki diyalog köprüsünün şekillenmesinde önemlidir.


Geleneksel kuralları sert olan bir toplumda doğduysan,


Babanın içindeki sevgi selinin önünde hep duvarlar vardır,


İçinde yaşadıklarını sana yansıtmakta sürekli etrafı düşündüğü için güçlük çeker,


Biraz daha geleneksel aile yapısını aşmış bir toplumda gözlerini açtıysan dünyaya babanın bütün heyecanlarını anlık olarak hissedersin,


Ki bunun verdiği eşsiz bir mutluluk ve özgüven duygusu vardır.


Geleneklerin ağır bastığı bir toplum yapısının içinde bütün duvarları kıran bir ailenin içinde doğdum ben,


Babamın içinden gelen bütün sevgi gösterme yaklaşımlarının her birini hissettim,


İlk bisikletiniz olarak ne hatırlıyorsunuz?


Ben, ilk bisiklet olarak babamla yere uzanıp ayaklarımızı birleştirip pedal çevirir gibi yapmayı hatırlıyorum,


Sonraki bana alınan fiziki bisikletlerin hiçbiri o kadar keyif vermedi,


Peki ya ilk oyuncak?


Benim ilk oyuncağım babamın ta kendisiydi,


Hatırlayabildiğim kadar eskiye gidiyorum,


Yere yatırıp beni gıdıklamalarını hatırlıyorum,


Hiçbir oyuncak o kadar beni güldürmedi mesela,


İlk kahramanım çizgi filmlerdeki süper kahramanlar olmadı,


Çünkü en büyük süper kahraman evin içindeydi,


Küçük bir Anadolu şehrinin içinde büyük bir dünyası olan,


Kitaplarıyla bize geniş geniş dünyalar oluşturan bir kahraman düşünün,


Gidebildiğim kadar eskiye gidiyorum,


Kırmızı karton kapaklı kitapları,


Karikatür dergileri,


Hatta Richard Bach’in Martı Jonathan kitabını okurken elinde gördüğüm o an,


Düşünün şu anda binlerce kilometre uzakta olmamın temel nedeni o an yaşadığım duygu aslında,


Yıllar sonra okuduğumda standardın dışına çıkmadan sizi bekleyenin ne olduğunu görmenin mümkün olmadığını Martı Jonathan hikayesinden öğrendim ben.


Çocukken babamın kuyumcu dükkanı vardı,


Sarı koca bir kasa ve senet sepet olmaksızın onlarca insan gelirdi emanete bırakırdı parasını,


Sonra insanlara güven vermenin ne demek olduğunu öğrendim.


Babam!


Yaşanmışlıklarını bir çoğu benim için karanlık bir gölge gibi köşede duran,


Hani yaşamın içinde verdiği mücadelenin kıymetini kendisinden çok hiç tanımadığım insanlardan dinlediğim babam!


Bir gün bir kargo şirketine gittiğimde soy ismimden kaynaklı,


Kimin oğlusun diye soran kargodaki Abinin,


Bir sandalye verip babamı bana anlatması,


Hızar lakabı olduğunu söylemesi,


O an dinlediklerimle hissettiğim gurur!


Babamın ben büyüdükçe beni bırakmayan hikayesi,


Aradan geçen yıllar!


Babamın hastanede yattığı Diyarbakır’da Dağ Kapı ciğercisine beni göndermesi oranın sahibine kendini tanıt demesi,


Adamın yanımda o gün Sevgili Mehmet Altuntaş vardı dakikalarca kitlenip bana bakması,


Bizi misafir ederek sonrasında hazırladığı paketle bizi uğurlaması,


O an yaklaşık 25 30 yıldır birbirlerini görmediklerini öğrenmem!


Babamın Bingöl Lisesine girdiği günü dinlemem,


80 Darbesi döneminde ortaya koyduğu onurlu mücadelenin bedelini öderken biriktirdiği insanlarla oluşan diyalog ve dostluk köprüsünün hiçbir şeyle örtüşmeyecek bir hikayesinin olması!


Aradan yıllar geçti Babamın Oğlu iken Atlas’ın Babası oldum!


Ve, Atlas’ın babası olarak ona bırakmak istediğim mirasın tamamını yaşanmışlıkların içinden seçiyorum!


Belki babanız yanınızda,


Belki toprağın altında,


Bilmiyorum belki de bir baba olarak evladınız toprağın atlında,


Ama en nihayetinde hepimizin gideceği yer orası olduğu için,


Daha çocukken ölümden en çok korktuğum zamanlarda Babamın bana en sevdiği Peygamberinin Canını alan Allah sırası gelince bizim de canımızı alacak derken aslında öğretisini yapmıştı bana,


Üzülmeyin dokunabildiğiniz tüm anılara dokunun,


Gidebildiğiniz kadar geriye gidin,


Ve, nasıl bir toplum yapısının içinde olursanız olun,


Çocuklarınızla asla aranıza mesafe koymayın,


Korumacı olmak yerine yönlendiren,


Şekillendiren olun!


Babanıza dünyada soluk aldığınız müddetçe anılarınıza dokunarak seni seviyorum demeyi bilin,


Sevgi sözcüğünü kalbinizden uzaklaştırdığınız da bilinç altınıza atarak bastırdığınızda anılarınızdan da uzaklaşırsınız!


Babamın Ferzendesi,


Atlas’ın Babası olmak,


Öğrendiklerini üzerine koyarak öğretmeye çalışmak,


Ve, gelece dokunulacak eşsiz bir hikaye bırakma mücadelesi vermek!


Babalar günün kutlu olsun Babam!


12 Haziran 2022 Pazar

Özlemişim Ya Hak... Duayla...

Özlemişim Ya Hak,


Özlemişim kendim olup seninle konuşmayı özlemişim,


Sürekli senden bahsedip aslında seni hiç yaşamayan,


Günde 5 vakit ezan sesinin içinde yaşayıp duyduğunu hissetmeyen,


Allah Allah diyerek özünde seninle aldatan,


Peygamberini,


Ebubekirini,


Ömerini,


Alini dilinden düşürmeyen sürekli öğütler veren ama özünde kendilerinin hiçbirine uymadığı insanların arasında olmaktan,


Dini anlatırken kısır bir döngünün içinde insani ve vicdani duygularla en büyük hak ve özgürlükleri sunan sistemi anlatmak yerine sürekli Cehennemle yapılması gerekenlerle korkuya dönüştüren ve çocukları, gençleri soğutanların arasında,


Bilimin, gelişimin, yeniliğin, sorgulamanın senin en büyük güç olduğunu göremeyenlerin arasında,


Her Cuma namazında iyiliği, yakın akrabaya yardım etmeyi, dayanışmayı Allah emreder diyenlerin hissetmeden okudukları ezber cümlelerin insanların yardım, dayanışma duygularını körelttiği yığınların arasında,


Üretmek yerine dedikodu yapmayı tercih eden günde 5 defa kıldığı namaz ve tuttuğu oruçla salt sana yaklaştığını düşünen ama bunun yanında insana, insan olana hiçbir şekilde yararı olmayanların arasında,


Hak, Adalet diyen Ömer’in adaletini örnek veren uygulamaya baktığında ise Firavun adaletini aratanların arasında,


Ömrü boyunca 2 kitap okumadan, dünyayı takip etmekten uzak, düşündüğünü dünyanın en büyük fikri olduğunu savunan farklı bir coğrafyada düşündüklerinin hayata geçirildiğinden haberdar olmadan kendisini muhteşem gören,


Özünde eğitim olan ve inovasyon olan bir dünya yaşamını kısır bir döngünün içine sokup nesilleri katledenlerin ve bunun farkında olmayanların arasında,


Hak, adalet ve hukuku kendi etrafında döndürüp sanki ölüm kendilerini bulmayacak gittikleri yerlerde de makamları, malları ve mülkileriyle karşılanacakmış gibi yaşayan seni dilinden düşürmeyen sahteliklerin arasında,

Seni kaybeden ruhum buldu seni.


Hani sosyal medyada gezinirken sonradan İslamiyete geçen bir yabancının anlatımlarını dinlerken tüylerimiz diken diken oluyor ve binlerce beğeni yağıyor ya,


İşte bunun temel nedeni bizde olmayan duyguyu o insanın yakalamış olması.


Ey Hak!


Öyle bir hale getirdik ki doğru hangisi,


Yanlış nedir,


Sorgulayacak,


Nefes alacak zaman bile vermiyorlar,


Seni insanların hissetmemesi için ellerinden geleni yaparken doğruyu yanlış, yanlışı doğru yapıyorlar.


En korkuncu da çocuklarına Cehennem korkusuyla namaz kılmayı öğretenler farkındalar olanın bitenin ama gördüklerinden korkuyorlar senden değil ya Hak.


Ya Rab!


Tanımıyorum,


Bilmiyorum,


Ne yaşadılar,


Ne hissettiler,


Hangi duygularla intihar ettiler bilmiyorum,


Sen affet ya Rab!


Emin ol bir daha gelseler yaşama hiçbiri yapmazlar bunu,


Öyle bir hale getirdiler işin içinden çıkmayan çocuklar Antalya’da KYK’da intihar ediyorlar,


3 5 haber olduktan sonra unutuluyorlar.


Ya Rab!


Kimse de kalkıp demiyor ki!


Kardeşim memleketi akıl hastanesine çevirdiniz!


Ülkeyi sen yönetmişsin o yönetmiş bana ne kardeşim,


Kim olursa olsun önemli olan sistemdir ve insanların özgür bir şekilde kendilerini iyi hissederek adil bir refah dağılımı ile yaşamlarını sürdürmeleridir.


Yok kardeşim,


Doğdum kim yönetecek kavgası,


Çocuktum kim yönetecek kavgası,


Genç olduk kim yönetecek kavgası,


Yetişkin olduk kim yönetecek kavgası,


Yaşlanacağız,


En büyük korkum ise çocuklarımıza da kim yönetecek kavgasını miras bırakmak!


Biri de desin ki!


Bir dakika durun,


Birkaç soluk alın,


Farkında mısınız olan bitenin,


İnsanlar neler yaşıyor görüyor musunuz?


Yok hani düşersin ya bir akıl hastanesine,


Kaçtım psikolojisinden kurtulmaya çalışıyorum!


Ya Hak!


Sensin her şeyi gören,


Sensin duyguyu yaşamamız için soluk aldıran,


Şahitsin;


Aklım, kalbim, duygularım, düşüncelerim bunlar…


Sana sığınıyor,


Senden diliyorum,


Yok olduğunu söyledikleri coğrafyadaki varlığına sığınıyorum!


Ya Hak,


Duayla…



6 Haziran 2022 Pazartesi

Ben, Türkiyeli Ahmet olmayı tercih ettim

Değerli Ağ Arkadaşım,


İlkokul, ortaokul, lise ve üniversite büyük emekler verdin biliyorum.


Sen emek verirken ben konferanslarımda bu verilen emeklerin karşılık bulması için eğitim sisteminin diplomanın dışında vermesi gerekenleri anlatıyordum.


Tam 17 yıl boyunca anlattım,


18 yaşında Türkiye’nin 01 sözleşme numaralı ilk Avrupa Birliği Gençlik Projesini gerçekleştirirken başladım anlatmaya,


Yok!


Yıllarca dinleyen olmadı.


81 ile üniversite açtılar,


Yapmayın dedim!


Şırnak Üniversitesine konferansa gittiğimde Şırnak Lisesinin tabelasının indirildiğini ve Şırnak Üniversitesi yazıldığını gördüğümde tüylerim diken diken oldu!


Mesele üniversite kurmak değil,


Üniversitelerin dünyayla rekabet edebilen aktörler yetiştirmesi dedim!


Bunu öyle bir iki defa değil!


Kapalı kapılar ardında felan değil,


Çıktığım televizyon programları dahil her yerde söyledim.


Hani 80 darbesini yaşadı ya babalarımız,


Koca bir neslin düşüncelerine zincir vurdular ya,


Şimdi de durum darbe döneminden farksız değil,


Oturduğu koltuğu korumak isteyenler savunuyor,


Yarınlar güzel olacak vs her gün binlerce yalan!


Genç kardeşim,


Bende senin gibi doğduğum coğrafyayı seçemedim,


Ama seçemediğim coğrafyanın değişmesi için hiçbir zaman sıradan olmayı tercih etmedim!


Hatalarım,


Eksikliklerim,


Yanlışlarım elbet oldu ama ben mükemmel değilim,


Olmak zorunda da değilim,


En nihayetinde ben Anadolu adlı senin, benim, bizim çocuklarımızın,


En önemlisi Atlas’ın coğrafyasına inandım.


3 ay oldu Türkiye’yi terk edeli,


Düşünsene 3 ay önce Türkiye’yi terk etmesem bugün beni istisnai kadrodan Belediyeye atanmış,


Bölgesel kalkınmadan anlamayan,


Ama birilerine sırf yakın olduğu için bizim yıllardır emek verdiğimiz kurumda önce 4800 ek göstergeye atanan akabinde Başkan vekili olan adam yönetecekti,


Yahu ben buna 1 gün bile tahammül edemem ki;


Karakterim izin vermez!


2003 yılında ilk yurt dışına çıktığımda Türkiye’den Euro 1.6 Liraydı bugün 18 lira,


Ne oldu da böyle oldu!


Ne olacak sistemi kendi çıkarları doğrultusunda kuranlar bir devleti bu hale getirdi.


Bugünün iyi emin ol yarının bugününden daha kötü?


Neden mi?


Kimse sistemin eksikliklerini ve tahribatını konuşmuyor!


Herkesin tek bir derdi var;


Oturduğum koltuğu nasıl sağlam korurum!


Yahu koca bir milleti öylesin, böylesin, şöylesin diyerek bölen bir yaklaşım bölücülüğü eleştiriyor!


Dedelerimizi ayırdınız,


Babalarımızı ayırdınız,


Yetmedi bizi ayırdınız,


O da yetmedi çocuklarımızı ayırmaya çalışıyorsunuz,


Siz ayırmaya çalıştıkça dünya yol gidiyor,


Olan kime oluyor biliyor musunuz?


Gariban emek veren,


Anadolu genci kardeşim sana oluyor!


Ben, gariban bir Anadolu genciyim,


Üzülüyorum!


Bir toplumun fakirleşmesine,


Bir toplumun kendi kendine ettiği zulme,


İnsanı çileden çıkaran yaklaşımlarına üzülüyorum.


20 milyona yakın gencin yaşadığı coğrafyada,


Gençler mutsuz,


Ve, ülkeden kaçmaya çalışıyorsa bunun tek müsebbibi vardır o da sizsiniz.


Bitmek bilmeyen koltuk sevdalarınız,


Koltuk hesaplarınız!


Bitmedi bitmeyecek!


Yahu devletin sahibi olamazsınız,


Devlete hizmet etmek için varsınız!


Ben, böyle istedim olacak yaklaşımıyla servet sahibi çocuklarınızın geleceğini de mahvediyorsunuz!


Korkum yok!


Bu hayatı Hak için yaşayanlardanım,


Dünyanın en ücra köşesi de olsa yaşarım,


Ama ahdım var sizin bölen yaklaşım atmosferiniz içinde Atlasko yetişmeyecek,


Küresel Vatandaş olacak,


Sizin mirasınızı devralamayacak,


O dünya mirasını devralacak!


İlkokuldan itibaren İngilizce eğitimi alan ama hiçbir şekilde İngilizce konuşamayan nesiller yetiştiriyorsunuz!


Eh be kardeşim insan yetiştirmek gibi bir derdiniz yok ki!


Kendi güvenli alanım içinde kalayım kimse bana dokunmasın!


Bizim gibi gariban bir Anadolu gençliği nereden bulacaksınız?


Bulamazsınız!


Bize karışmayın bırakın dünyayla rekabet edelim dedik!


Sonuç mu?


Yurt dışına kaçan ve kaçmak için yarışan gençler!


Neden mi?


Anlayamazsınız…


Sizin öyle bir derdiniz yok ki!


Kürt bir babanın Türkiyeli oğlu olarak büyüdüm!


Gerçek manada bugüne kadar binlerce gençle buluştum asla kendime dair bir kimliğim olmadı!


Birileri kimlik üretse de ben Türkiyeli Ahmet olmayı tercih ettim,


Çünkü Türkiyeli olmak bizi bugünden geleceğe taşıyacak,


Gelişmiş dünya ülkeleriyle rekabet etmemizi sağlayacaktı!


Sonuç mu?


Durmadan kimliğimi çıkarıp önüme koydunuz!


Ben mi seçtim kardeşim!


Gelinen nokta size benzeyenlerle dünyanın en kıymetli coğrafyasını batırıyorsunuz!


Batırdığınız sadece Anadolu adlı ortak coğrafyamız değil 20 milyonluk bir gençlik,


Ve, o gençliğe katılan yeni isimler.


Seçim mi?


Kazanabilirsiniz!


Atama mı?


Yakabilirsiniz!


Koltuk mu?


Oturabilir ve istediğinize verebilirsiniz!


Ama emin olun bugün bu süreçte olan bitenlerin tamamı özünde kıyametin ta kendisi!


Eşimin elinde iphone 13 pro max var biz önceki telefonunu verip az bir fark ödeyerek aldık.


Bugün duydum ki Türkiye’de 31.000 TL olmuş!


Yahu teknolojiyi üretmeye müsaade etmiyorsunuz,


Girişimciliği sözde teşvik ediyorsunuz bunları biliyoruz,


Kullanmaya neden müsaade etmiyorsunuz?


Telefonun üretildiği coğrafyadan daha fazla kazanç elde etmek nedir?


Gelecekte belgeseller çekilecek!


Bugün televizyon kanallarında geçmişten yadırgayarak anlattıklarınız var ya;


Siz onlardan daha korkunç bir şekilde anılacaksınız!


Biz mi?


Doğru olduğuna inandıklarımızla emin olun belki 1 belki 2 kişi okuyacak ama vakti geldiğinde Hakkın huzurunda söylediklerimizle var olacağız!


Ne diyeyim Memleketim,


Ne diyeyim!







2 Haziran 2022 Perşembe

Cabir hocam

Atlas 16 aylık oldu,


Gözümün önünde büyüyor,


12 aylık olduğunda karar verdik,


Ayşenur’la birlikte Brüksel’e taşındık,


En büyük eksiğim geçtiğimiz günlerde ölüm yıl dönümünü geride bıraktığımız Cabir Dayım,


Özlüyorum,


Eksik hissediyorum,


Atlasko’nun Cabir dayımı tanımamasının eksikliğini hissediyorum,


Düşünsenize yaşamınızda sizi anlayan yönlendiren,


Geleceğinizi şekillendiren bir insan,


Ama sonrasında bir sabah uyanıyorsunuz artık olmuyor,


Özlüyorum,


Hiçbir insan evladının anlamayacağı kadar eksikliğini hissediyorum,


Mezarının başına gidip saatlerce gözyaşı dökmek ve bizi neden bu kadar erken bıraktın demek istiyorum,


En çok ihtiyacım olan zamanda neden gittin diye sorgulamak istiyorum,


Kızıyorum;


Kendime kızıyorum aynı evin için de yaşadığımız zamanlarda neden daha çok sohbet etmedik diye düşünüyorum,


Siz, hiç sürgün hayatı yaşadınız mı?


En sevdiğinizi özleyip durdunuz mu?


Hani ona dokunmak istediniz mi?


Bazen her şeyi bırakmak ömrümün tamamını mezarının başında geçirmek istiyorum.


Bir evladım var adı Atlasko ve onun senin insani ve vicdani duygularını taşımasını arzuluyorum Dayım.


Lise 1. Sınıfta sınıf da kaldığım gün hani o sokakta bana dönüp çift dikiş olsun ne olacak dediğin günü hiç unutmadım,


Kimse anlamadı beni senin anladığın kadar,


Hiç normal biri olmadım,


Olmamamın nedeni hep sendin biliyor musun Cabir Hocam,


Tek bir hayalim vardı senin gibi bir dayı olmak,


Şerefi olmayanlar izin vermedi Türkiye’de kalamadım,


Bugün tek bir yeğenim var;


Adı: Baran…


Yarın ona bir paten alacağım 27 numara hani senin bana ve kardeşim Melike’ye aldığın kahverengi ve lacivert kapşonlu LCW gibi hatırlayacak mı bilmiyorum,


Ah be Cabir Hocam,


Ölüm yıl dönümünde döndüm Facebook sayfana baktım,


Barış hoca yazmıştı seni,


Hani arabasıyla yola çıktığımız yağan yağmurla arabayı Malatya’da tesiste bırakıp otobüs ile yola devam ettiğimiz Barış Hoca,


Ah isterdim ki basit bir yaşam yaşayayım,


Basit bir yaşamla yaşamdan göçüp gideyim,


Öyle bir iz bıraktın ki hayatımda Hocam,


Ne karakterimden ödün verebiliyorum,


Ne de duruşumdan,


Ah Cabir Hocam,


Seni özlüyorum,


Koca bir sülalede o kadar dayım oldu,


Teyzem oldu,


Akrabam oldu,


Yok senin gibi bir insan tanımadım ben,


Daha ben çocukken okuduğun yeni yüzyıl gazeteleri,


Radikal gazeteleriyle,


Okuduğun kitaplarla öyle bir iz bıraktın ki bende,


Yıllarca otursam daktilonun başına kitap yazsam,


Senin bende bıraktığın hikayeyi oluşturamam,


Bugün brükselde bir yaşam kurmaya çalışıyorum ama biliyor musun ben hala senin bana verdiğin cesareti yaşatıyorum,


Çocuktum,


Ama elimde kredi kartım vardı,


Senin verdiğin öz güven ve duruş ile hikaye oluşturmaya çalışıyorum,


Çalışacağım dayım!


Benim bir oğlum var Atlasko sırf onun senin bana öğrettiğin şekilde yaşamını özgür ve kendi olarak yaşaması için çıktım binlerce kilometre geldim,


Bana öğrettiğin gibi bana ait ne varsa yaktım,


Kendim olmayı senden öğrendim,


Kendim olursam çocuğumun kendi olmasını sağlayabilirim diye düşündüm Ah be dayım,


Bu dünyadan Cabir Hoca geçti,


Ölüm yıl dönümünde yazmamak için kendimi zor tuttum adeta geçsin diye uyuttum,


Oturdum,


Rue Gillon bizim sokağın adı ağladım,


Bu gece ne varsa sakladığım,


İçime attığım döküldü içimden,


Bir gün yeniden bululacağız,

Seninle buluşana kadar söz veriyorum Briç öğreneceğim,


Çünkü biliyorum Briç oyunu seni mutlu ediyordu hani yahoo üzerinden. Açtığım her briç oyunu ile tebessüm ediyordun.


Belki bir gün Ben, Atlasko, Babam ve sen oturur Briç oynarız,


Cennette seninle buluşmak için dua ediyorum,


Nerede biteceğini bilmesem de yaşamın mücadele ile geçmesi için emek veriyorum….


Özlem ve saygıyla


Cabir Hocam…