26 Eylül 2021 Pazar

Eğitimde Başarı için Duygusallık İlk Adımdır...

Bu yaz 3 kamp gerçekleştirdik,


Yunus Emre Yazarlık Kampı,


Uzay ve Astronomi Kampı,


Son olarak da Gençlik ve Tarım Kampı,


Birbirinden değerli gençlerle dolu dolu bir yaz tatili geçirdim,


Beni en çok etkileyen neydi bu gençlerde diye kendime sorduğumda;


Bitmeyen hikayeleri diyebilirim.


Yaşamda olduğu halde hikayesi bitmiş gibi davranan gençlerin arasında hikayesini devam ettiren gençlerle olmak,


Bu gençlerin yer aldığı 100 kişilik bir fikir paylaşım grubu kurduk.


Hala merak duygularını diri tuttukları,


Ve, kendi çıkışlarını bulmaya çalıştıkları için sohbet etmeyi seviyorum bu gençlerle.


Dün gündem gençliğin yurt sorunuydu,


Bugün ise gençliğin eğitime bakış açısını gündeme aldık.


Şehirler değişiyor,


Kişiler değişiyor,


Okullar değişiyor,


Değişmeyen ise ortak her birinin yaşadıkları ve kaygıları.


Duygusal bir Bakanlık Milli Eğitim,


Hani kendi evinizdeki ortamı sağlamadığınız müddetçe ne mutlu olabileceğiniz ne de başarılı olabileceğiniz Türkiye’nin en büyük ailesi,


Aile sadece çalışanlardan oluşmuyor,


Öğrenciler, 


Aileler, 


Temizlik ve güvenlik görevlileri,


Ailenin parçası olmak için eğitim fakültelerinde eğitim görenler,


Atanmak için KPSS sınavında mücadele edenler,


Duygusal bir yaklaşımla tüm taraflar arasındaki bağı kurduğunuz da başarıyı yakalarken,


Kuramadığınızda da başarısızlık koca bir nesli etkiliyor.


Eğitim sistemindeki şikayetlerin temel nedeni ortak duygusal bir bağın kurulamaması.


Öğrenci,


Öğretmen,


Ebeveyn,


Atama bekleyen,


Öğretmen adayı olan her birinin ortak bir şikâyeti var; anlaşılamıyoruz diyorlar.


Eğitim sisteminde bir ihtisaslaşma yaklaşımına ihtiyaç var.


Her bir bireyin yetenekli olduğu alan veya alanlar vardır,


Ama her bir bireyi aynı şekilde yaklaşarak ne bireyin kendisini sağlamasını sağlayabilirsiniz,


Ne de başarılı olmasını.


Ben, eğitim hayatım boyunca anlaşılamayanlardandım.


Şükürler olsun eğitim sisteminin dışında kendimi bulabileceğim bir yolu merak duygumdan vazgeçmeyerek buldum.


Sordum gençlere,


Benim liseyi bitirdiğim,


Üniversiteyi bitirdiğim dönemden bu yana pek de değişen bir şey yok.


Üzerine gençler daha karamsar.


Milli Eğitim Şurası olacakmış Aralık ayında,


Kimlerle yapılacak bilmiyorum,


Ama o şuranın asıl katılımcısı Anadolu’nun farklılıklarıyla zengin olan gençleri olmalı,


Kimse çocukların, gençlerin adına uzaktan bakarak karar vermemeli,


En önemlisi de zamanında zaten bizde gençtik diyerek hareket etmemeli,


Sizin zamanınızdaki gençlik kavramı ile bugünün gençlik kavramı arasındaki farkı anlayamazsınız,


Anlasaydınız zaten bugün bambaşka şeyler konuşuyorduk.


Sosyal Bilgiler Öğretmenliği mezunu Afyon’dan Burak,


İyi de bir Gençlik Kamp Lideri Gardiyanlık mülakatlarından haber bekliyor.


Düşünsenize bir ülkenin eğitimcileri,


Eğitimci adayları gardiyanlık, bekçilik, polislik veya askerlik alanlarında iş bulmaya çalışıyorlar.


Mantık olarak zaten öğretmenlik yapacak birinin hatta Türk filmlerinden Cüneyt Arkın sahnesinden de biliriz bunu silahı kalemidir.


Silahı kalem olanın silahının tabancaya dönüşmesinin oluşturduğu psikolojik travmayı idrak edebiliyor musun?


Yok ne ben idrak edebilirim,


Ne de sen…


Bunu ancak o insanın kendisi anlayabilir.


Mercan mesela Siirtli,


İçindeki merak duygusunun peşinden giderek Anadolu’nun dört bir yanında kendisine katkı sunacak eğitim, toplantı ve proje varsa katılan bir Lisans Sosyal Hizmet Mezunu,


Aldığı puanla atanamayınca,


Parkur parkur koşarak Polis olmak için mücadele edenlerden,


Geçtiği parkurlardan sonra da referans bulamadım diye elendim diyenlerden.


Merak duygusunun peşinden giderek dil öğrenmek için emek verenlerden.


Gelen her bir mesaj sonrasında bu kadar zor mu diyorsun?


Zor demek…


Milli Eğitim duygusal bir iştir,


Duygusal olan aktörler yetiştirir ve duygusal bir birliktelik sağlarsanız bir toplumun geleceğini inşa edersiniz.


Gençlere kulak vererek Milli Eğitimin duygusal ruhunu harekete geçirmek ve sistemin sorunlarını ortaya koymak için yakın zamanda Gençlik ve Eğitim Projesine başlamayı hedefliyoruz.


Eğitimin sorunlarını bölgesel olarak ele almayı sonra da tüm Türkiye Gençliği ile tartışarak çözüm reçetesini ve çözümün arayışı bizatihi sorunun muhataplarıyla ele almayı planlıyoruz.


Bakalım neler çıkacak ortaya,


Ama duygusallık olmadan Eğitimde başarı uzak ve çok uzak olmaya devam edecek.


Eğitimde duygusal birliktelik başkanlığını kurarak bütçe kalemini koyduğumuz gün aslında başarı yaklaşmaya başlayacak…









25 Eylül 2021 Cumartesi

Anadolu Gençlerinin KYK Sorununu Değil Rekabet Sorununu Konuşmak Gerekirken...

Anadolu’nun Çocuklarının Yurt Meselesi


Yıl 2004,


Üniversiteyi yeni kazanmışım,


KYK Yurduna kayıt yaptırıp merdivenlerden yukarı doğru çıkıyorum,


Hiç tanımadığım 7 ayrı kişi,


7 ayrı dolap,


Bir o kadar ranza,


Ortada bir masa etrafında birkaç sandalye,


İlk günden geçmiş yıllardan öğrenciliği devam edenler tavandan çekmişler elektriği,


Kaçak kablo ile bir de su ısıtıcısı,


Yazılı kuralları her yerde yazıyor,


Ama yazılı olmayan kuralları senden bir yıl öncesinde yurda yerleşip tecrübeli olanlardan öğreniyorsun.


1 yıl kaldım KYK yurdunda,


Çalışma ortamı zaten yoktu,


Olsa da inanmadığım sistemin içinde çalışır mıydım?


Koca bir muamma…


Aradan geçen 17 yıl,


Günlerdir geçen yıl ve bu yıl üniversiteyi kazananların gündemi ortak,


BARINAMIYORUZ,


Sosyal medyada gündem oluşturuyorlar,


Kendilerini ifade ediyorlar,


Sokaklarda yatarak,


Parklarda buluşarak dikkat çekmeye çalışıyorlar.


Bizim Anadolu’nun gençlerine sordum,


Peşi sıra gelmeye başladı mesajlar,


Covid19 dönemi olmasına rağmen 6 – 8 kişilik odalar da kalıyoruz diyor Eczacılık öğrencisi Furkan,


Nerede mi?


Küçük bir Anadolu şehrinde değil Türkiye’nin Başkentinde…


Pandemi öncesi 3 kişilik kaldıkları odalar 4’er kişi kalacaklarını yurtlarına gittiklerinde öğrenmişler Atatürk KYK yurdunda kalanlar,


Mesajların her biri birbirinden dertli,


Sosyal medyada değil doğrudan sahada tanıdığım ve bildiğim gençlerden dinledim tabloyu.


Hani hayali kişiler değiller,


Memleketin evladı olarak sorunu yaşayan gençler.


Üniversitelerle ilgili kurulacak çok cümle var,


Bu akşam KYK’larla ilgili dizmek istiyorum peşi sıra cümleleri.


Üniversiteler ve KYK’ların birbirinden ayrı kurumlar olması baştan en büyük hata.


Üniversiteler her bir fakülteyi açarken öncelikle KYK’dan onay almalı,


Kardeşim ben Mühendislik Fakültesi açıyorum 1000 öğrenci alacağım barınma için onay veriyor musunuz sorusuna olumlu cevap almadıktan sonra o fakülte o şehirde açılmamalı.


Her üniversite yeni bölüm istiyor,


Artan öğrenci sayısı ile övünen üniversiteler beni korkutuyor.


Üniversite yönetimleri Anadolu’nun gençlerinin durumlarını görmeli,


İnsanlar zorluk içerisinde zaten üniversitelere gidiyorlar,


Binlerce hayalle gittikleri üniversitelerin hayal kırıklığı oluşturan değil,


Hayalleri zenginleştiren yapılara dönüşmesi için öncelikle KYK ve Üniversiteler ortak çatı altında buluşturulmalı. 


Yasal düzenleme ile barınma sorununu çözemeyen üniversitelere yeni bölüm açma imkanı verilmemeli.


Yeni bölüm istiyorsa üniversite gitsin öncelikle barınma sorununu çözsün,


Gerekli alt yapıyı hazırladıktan sonra başvurusunu yaparak onayı alsın.


Öğrenci sayısı ile övünen üniversiteler,


Bu yıl öğrenci sayımız şuna ulaştı diyenler,


Kurulduğumuz günden bu yana sayı olarak sürekli büyüyoruz yaklaşımı,


Dünya ile rekabetimize katkı sunmuyor,


Gelişmiş ülkelerdeki üniversitelerle olan rekabetimize katkı sunmuyor.


Başkent Ankara’da 8 kişilik oda da okuyan bir öğrencinin nasıl normal bir psikolojide hele bir de pandemi döneminde eğitim sürecinin devam etmesini bekleyebilirsiniz.


Üniversite açmak,


Fakültelerin sayısını arttırmak,


Öğrenci sayısını arttırarak herkesi üniversiteli yapmaya çalışmanın bu ülkeye ne yararı var doğrusu anlamıyorum.


Bugün Anadolu’nun gençlerinin barınma sorununu değil;


o Tüm KYK yurtlarımızda Kariyer Yönlendirme Ofisleri açıyoruz. Her bir gencimizin yurt ortamı içerisinde ihtisaslaşması ve dünyanın gelişmiş ülkelerindeki akranlarıyla rekabeti için kariyer ofisleri aracılığıyla gençlerimize Danışmanlık hizmeti verecek Rol Model Gençlik Liderleri yetiştiriyoruz.

o Genç Arkadaşlarım; KYK Yurtlarının barınmanın yanı sıra gençliğin aktivite alanı olmasını, birlikte çalışma kültürüyle çağı yakalayabilecekleri ortamlara dönüşmesi için ortak çalışmalar yapılabilecek alanlara kavuşmasını sağlıyoruz. Bununla birlikte sadece KYK Yurtlarında kalan gençlerimizin birlikte çalışma kültürüyle ihtisaslaşmadan kopmadan emek verebilmeleri için Kredi Yurtlar Kurumlarımızda kalan gençlerimize özgü Küçük Çaplı Girişimcilik Destek Programını başlatıyoruz. Üniversite okuyan gençlerimizin eğitim süreçleri içerisindeki ihtisaslaşmalarına katkı sunacak bir model olsun istiyoruz.

o KYK Yurtları her yerde modernize ediliyor, edilmeyen yerlerde edilecek en kısa sürede kimsenin bundan endişesi olmasın. Çok net bir şekilde ifade etmek istiyorum ki biz sadece KYK yurtlarındaki yatakları ve dolapları değiştirip modern binalar yapmıyoruz. Aynı zamanda KYK’ların gençliğin kendisine ait hissedeceği ve mutlu olacağı bir Üretim Atölyesine dönüşmesini sağlıyoruz. KYK Yurtlarında kalan genç kardeşlerimizin hayal etme süreçlerine katkı sunmak adına tematik kütüphaneler oluşturuyoruz. Tematik kütüphaneler aracılığıyla gençlerimizin gelişmiş dünya ile olan rekabetimize katkı sunmasını sağlayacağız.

o Pilot olarak belirlediğimiz KYK Yurtlarımız da gençlerimizin uluslararası arenadaki gelişmeleri takip edebilmeleri için dil eğitim sınıfları oluşturuyoruz. Bu konuda Milli Eğitim Bakanlığımızla işbirliği yaparak gençlerimizin üniversite mezunu olurken diplomalarının yanında farklı yeterliliklere de sahip olmalarını sağlamayı bir zorunluluk olarak görüyoruz.


Vb, başlıklarla rekabetine katkı sunacak yaklaşımları konuşmamız tartışmamız gerekirken,


Bizim 21. Yüzyılda hala barınma sorunu üzerinden siyasi kutuplaşma yaşıyor olmamız,


Siyasetin en büyük ayıbıdır.


Kardeşim,


Anadolu’daki tüm gençler bu memleketin has ve has evlatları,


Birini diğerinden ayırt edemezsiniz.


Bırakın kimin yaptığı önemli değil,


Çağ adlı uzay mekiği hızla ilerliyor,


Bizim bunu yakalayacak politika ve yaklaşımlara ihtiyacımız var.


8 kişilik oda da eczacılık okuyan Furkan’ın hangi kafayla bilim üretmesini bekleyebiliriz,


Yok kardeşim imkanı olsa gidecek tek başına evini tutacak kalacak belki,


Yok ki kalamıyor,


Kalamıyorsa o üniversiteyi kurup,


Fakülteyi açtıysak o gence kendisini geliştirerek dünyanın gelişmiş ülkelerindeki akranlarıyla rekabet edeceği ortamı sağlamak zorundayız.


Üniversitelerin, fakültelerin ve öğrencilerin sayısının artması mesele değil,


Kardeşim tek bir fakülten olsun 100 öğrencin olsun ama dünyanın gelişmiş ülkelerindeki akranlarıyla rekabet eden ve gerçek manada Ar-Ge çalışması yapan bireyler yetişsin.


Siyaset üstü yaklaşılması gereken konulardan bir tanesi bugün Anadolu’nun çocuklarının Barınma meselesidir. 


Ama asıl mesele barınma sorunu değil KYK’ların rekabet sürecine sunacağı katkının modernize edilerek gündeme alınmasıdır.


KYK’ların üniversite okuma sürecini bütünleştiren ve kariyer sürecine katkı sunan bir noktaya ulaşmasını tartışalım,


Ama önce şu bizim Anadolu Gençlerinin Yurt Meselesini hep birlikte bir çözelim.






24 Eylül 2021 Cuma

Covid19 bittiğinde ağızları ve burunları kapatan maskeyi çıkaracağız, Peki ya gözlerdeki maskeler ne olacak?

 

Covid19 başladığından bu yana şehrin içinde kaybolmayalı epey bir zaman oldu,

 

Mahalle aralarından başlayarak en kalabalıkların içine doğru yürümeyeli,

 

İki gündür aşı sonrası oluşan antikorun da verdiği güvenle arka sokaklardan başlayarak,

 

Birkaç insanın görüldüğü mahalle aralarından kalabalıkların içine doğru yürüyorum,

 

Tam bir Netflix dizisi gibi sokaklar. Yüzünde maske olan insanların arasında gezinirken endişeli bakışları maskelerin üzerindeki gözlerin derinliklerinde görüyorum.

 

Eskisi gibi değil; sokaklar, caddeler, mahalleler.

 

Bize ait olan hayat bir anda geride kaldı.

 

Yürürken birinin kalkmasını fırsat bilerek oturuyorum boşalan banka.

 

Aralarında gezindiğim insanlar şimdi bir bir yanımdan geçiyorlar.

 

Çocukluğuma gidiyorum o an,

 

Sanki bir anda zaman tünelinin içine giriyorum.

 

Küçük Anadolu şehirlerinin ortak özelliği miydi o dönemde bilmiyorum.

 

Şehrin sokaklarında gezen insanların her biri sima olarak birbirini tanır,

 

İsmen bilmese de tanıdık simaların birbirlerine verdikleri selamları hatırlıyorum.

 

Tanışmaya gerek yoktu şehirlerin ruhunda var olan özündeki samimiyet ruhuyla herkes tanıdıktı.

 

Yol boyu yürürken insanların yüzündeki tebessümle size baktıklarını,

 

Tebessümün içinde bir de selam veren bakışlarının derinliklerindeki tanışıklık duygusu güvensizliğin olduğu ortamlarda bile kendinizi güvende hissetmenizi sağlıyordu.

 

İrkiliyorum,

 

Zaman tünelindeki yolcuğum keskin bıçak darbesi gibi bitiyor,

 

Oturduğum bankta buluyorum kendimi,

 

Önümden geçen insanlar,

 

Birbirlerinin gözlerine bakmaktan çekinenler,

 

Adeta karşısındaki yürüyenlerin arasından sıyrılırcasına hızla atılan adımlar,

 

Şehirlerin insan profili bizim çocukluğumuzdan bu yana çok değişti,

 

Değişim beraberinde güvensizlikle birlikte samimiyetsizlik getirdi.

 

Tanışık insanlar bile artık tanışmıyormuşçasına birbirinden uzak,

 

Bizden olmayanlar ve var olan ruhun içine bilinçsizce taşınan insanlar tutmuşlar köşe başlarını,

 

Göçmenler diyoruz bunlara,

 

Yaşadıkları coğrafyalarda yaşanan insanlık dışı görüntüler sonrasında belki de kendi tanışıklıklarını terk etmek zorunda kalan insanların bozduğu bir ahenkte üzerine eklenince herkes birbirinden daha fazla uzak,

 

Samimiyet havasıdır şehirleri ayakta tutan,

 

Tanışıklık duygusudur güven veren,

 

Gözlerin derinliklerindeki tebessümle karışık selamlaşmadır mutluluğu ve paylaşımı arttıran,

 

İnsanı diğer varlıklardan ayıran da tam olarak budur.

 

Anadolu’nun samimiyet ve toplumsal tanışıklığı attırma Eylem Planına ihtiyacı var.

 

Anne ve babalar değişimin olumsuz etkilerini gördükleri için kapalı kutu yaşamın içine çekiyorlar çocukları,

 

Sokakları,

 

Caddeleri,

 

Mahalleleri bilmeden insanlara karşı tedirgin olan çocuklar yetişiyor.

 

Toplumsal birlikteliğe en büyük zararı bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde veriyoruz.

 

Genç Kardeşim!

 

Sokağa çıktığında hiç tanımadığın insanlarla selamlaşmaktan çekinme,

 

İnsanların arasından sıyrılarak kaçar adım geçme,

 

Geçen insanların her birinin senden olduğunun ve gözbebeklerinin derinliklerindeki kaçışın içine tanışıklığı yerleştirmek adına gülümseyerek selam vermekten endişe etme,

 

Yola gördüğün insanların yaşı kaç olursa olsun bir selamı çok görüp uzaklaşma,

 

Her bir insanın yalnızlığının içinde bir sohbet etme arzusu vardır. Bunun ortaya çıkması için adım atması gerekenin sen olduğunu unutma her zaman karşıdan bekleme.

 

Yaşadığın şehrin insan profilini zihnine kazı,

 

İsmini bilmesen de olur zihinsel bir tanışıklık oluştur.

 

Kontrolsüz bir şekilde sana dahil edilenlerin yaşamanın mevcut şartlarda bir parçası olduğunu kabullen,

 

Çözüm gelene kadar o insanlarında tanışıklık sürecine dahil olmasının hissedeceğin güveni arttıracağını unutma,

 

Toplumsal sorunların sende oluşturduğu kaçış duygusunun bir tek sana ait olduğunu düşünerek umutsuzluğa kapılma,

 

Seninle birlikte etrafındakilerin her birinin ortak sorunu,

 

Kaçışı durdurmak ve çözüme ulaşmak için paylaşımın olmazsa olmaz olduğunu ve paylaşımın senden başlamazsa hiçbir zaman gelmeyeceğinin farkında ol.

 

Uzaklaştıran ve ötekileştiren dillerin amacının sadece kendi güvenli alanını korumak olduğunu bil.

 

Etrafı korunan alanın özünde güvenli olmadığını birlikteliğin gerçek güveni sağlayacağının uyanışını yaşa.

 

Asırlar öncesinden Gelin Tanış olalım İşi Kolay Kılalım diyen Yunus’un özünde kastının işi kolay kılmak için tanışmak olduğunu unutma.

 

Banktan kalkıyorum,

 

İki elim üzerimdeki montun cebinde,

 

Yüzündeki maskeyle sadece ağzını ve burnunu değil aynı zamanda gözlerini de kapatan insanların arasından geçerken bakmaya çalışıyorum,

 

Yok olmuyor,

 

Maskelerin her biri gözleri de kapatmış,

 

Ve, covid19 bittiğinde ağızları ve burunları kapatan maskeyi çıkaracağız,

 

Peki ya gözlerdeki maskeler ne olacak diye düşünerek,

 

Bilmediğim sokakların arasına doğru yürüyorum.

 

İskemlesiyle evinin önünde geçmişin ruhunu yansıtan dedenin yanından geçerken çakıyorum selamı,

 

Sanki bu anı bekliyormuş gibi başlıyor sohbet,

 

Eskinin eskisinin hala gözleri açıkken,

 

Yeninin yenisinin gözlerinin kapanmasının sorumluluğunu kim üstlenecek bilmiyorum,

 

Çözüm ise hepimize ait ve çok net:

 

Gelin Tanış Olalım İşi Kolay Kılalım.

 

Ne varsa birlikte aşalım,

 

Ama şu Ben, Ben diyerek kendi güvenli alanını korumaya çalışanların her birinin güvenli alanlarının önce güvenli olmadığının farkında olalım!

 

Öyle işte,

 

Yürümeye devam ederken,

 

Telefonun ekranından yazdım bu cümleleri…

23 Eylül 2021 Perşembe

Sen Kendini Anla Yeter Genç Kardeşim...

 

Çocukken kar yağınca bütün mikroplar temizlenir derdi büyüklerimiz,

 

Büyüdükçe aynı inancı hep korudum,

 

Bilimsel tarafı olmasından ziyade mikropların temizlenmesi gerektiğine olan inancım hep daha baskın geldi,

 

Karlar mı az yağmaya başladı,

 

Yoksa mikropların sayısı arttı yağan kar temizlemeye mi yetmiyor bilmiyorum,

 

Çocukken bize öğretilen pak ve saf düşüncenin biz büyüdükçe karşılık bulmadığını görmek korkutuyor.

 

Şöyle bir kar yağmaya başlasa,

 

Beyaz örtü dört bir yanı sarsa,

 

Sonra sabahın ilk ışıklarıyla çocukluğumda olduğu gibi çizmeleri giysem ve başlasam karın üzerinde ilk izleri bırakmaya,

 

Sonra köşede geniş bir arazi bulunca sırt üstü bıraksam kendimi karın üzerine,

 

Tam da yere yatmışken bir aşağı bir yukarı çırpsam kollarımı,

 

Hamura şekil verir gibi karın en yumuşak haline şekil versem.

 

Sonra yürürken mahallenin çocukları olsa sokaklara bir bir çıkan,

 

Kardan adam olacak adı o şekilde konmuş çocuklar kardan adam yaparlar,

 

Kardan adam yapan çocuklara eşlik etsem,

 

Sonra kardan cephe yapan çocuklar belirse az ileride bu seferde onlara dahil olsam,

 

Çocuklarla birlikte kar toplarını cephenin ardına saklasak,

 

Kar örtüsü inceldikten sonra mahallenin tüm çocukları ile birleşsek mikasa top bulsak birimizden birine ait sonra her birimiz koştursak topun peşinde,

 

Koştukça önce paçalarımız ıslansa,

 

Sonra yere düştükçe sırılsıklam olsak ama üşümesek.

 

Çocukluğumuzun iklimi,

 

Çocukluğumuzun şehirleri,

 

Oyunları,

 

Koşturmacası,

 

Dünyası bugünden çok farklıydı.

 

Umutsuzluğun içinde umudu yeşertecek enerjiyi bazen kendimizde bulurduk,

 

Bazen ise yaşadığımız sokaklara düşen kar tanelerinde,

 

Eskinin büyükleri umutsuzluğa düşmemeyi her birimize öğretirken,

 

Şimdinin çocukları umutsuzluğa karşı hayal kurmayı bilmiyorlar,

 

Öğretmedik!

 

Öğretmediğimiz içinde mutluluğun içinde bile mutsuzlar.

 

Eskinin büyükleri kendilerinden çok çocuklarını düşünürken,

 

O düşünülen çocuklar şimdi kendilerinden başka hiçbir şey düşünmediklerinden,

 

Kar taneleri de eskisi gibi yağmadığından umutsuzluk mikrobu yayılıyor dört bir yana.

 

Yeni bir hikâye lazım Anadolu’ya,

 

Anadolu’nun çocuklarına,

 

Kendilerini düşünmekten öteye geçemeyip çocuklarını bir bir tükenmişliğe mahkûm edenlere karşı yeni bir hikâye lazım.

 

Gençlerle çalışmanın çok fazla iyi tarafı varken,

 

Bir tarafta ise umutsuzlukları dinleme,

 

Gireceği mülakatta elenme endişesi,

 

Başvurduğu yurda yerleşememe korkusu,

 

Üniversiteyi okurken nasıl geçineceğim tedirginliği,

 

Hadi her şey bitti iş bulmak nasıl olacak.

 

Korkuları, tedirginlikleri, endişeleri, ümitsizliği içinde barındıran mesajlar.

 

Çocukluğumdaki gibi kar yağsın istiyorum,

 

Saf ve pak inancımla olumsuz duyguları, korkuyu, endişeyi oluşturan tüm mikropların yok olmasını istiyorum.

 

Kar mı yağmıyor eskisi gibi,

 

Yoksa mikropların sayısı arttığı için yağan kar mı yetmiyor.

 

Endişen ve kaygının kendiliğinden geçmesini beklersen kaybedersin genç kardeşim!

 

Her zamankinden daha çok emek vermek zorundasın.

 

Bugün senden çok kendini düşünen bir üst neslin senin gençlik dönemine hükmettiğini unutmayacaksın,

 

Geleceğe dair emek verirken aynı yanlış ve hatalara düşmeyecek bir yaklaşım içinde olacaksın.

 

Yaşadığın zorlukların temel nedenini unutmadan kendini her zamankinden daha çok yetiştirmek için emek verir,

 

Dünyanın gelişmiş ülkelerindeki akranlarınla rekabet edecek inovatif bakış açısını yakalarsan,

 

Tek bir dil bilmekle yetinmeyip İngilizce’nin yanına ilave birkaç dil koymanın mücadelesini vererek gelişmiş dünyayı sana anlatıldığı şekliyle değil anladığın şekliyle takip edeceksin,

 

Girişimciliğin,

 

Emek vermenin önündeki engellerin hiçbirini görmeyeceksin,

 

İnanacaksın,

 

Doğru ve dürüst olacaksın,

 

Ne inandıklarından ne de hayal ettiklerinden vazgeçeceksin.

 

Seni anlamayanlar olacak,

 

Dünya bu kadar gelişim gösterdiyse bunun tek nedeninin anlaşılmayanlar olduğunu bileceksin.

 

Anlaşılmamak her zaman kötü bir şey değildir.

 

Anlamayanların aslında anlamamalarının temel nedeninin kendi sıradanlıkları olduğunu bileceksin.

 

Sen anlaşılmamanın vazgeçilmezliğini yaşamayacaksın Genç Kardeşim.

 

Mevsim sonbahar daha kışın gelmesine çok var demeyeceksin.

 

Gerektiğinde sonbaharda,

 

Gerektiğinde yazın sıcağında o çocukluğundaki karı zihin dünyanda yağdıracaksın,

 

Ve, ne kadar mikrop varsa temizlendiğini düşünerek yoluna devam edeceksin.

 

Bu dünyadaki asıl mücadelenin sıradanlaşan ile sıradanlaşmama mücadelesi verenlerin mücadelesi olduğunu bileceksin.

 

Sahi ya bugün kar yağsın istedim,

 

Sonra bir yağdı ki,

 

Sanki çocukluğumdaki 2 metreye varan karlar var her yerde,

 

Mahallenin çocukları mı onlar her yerde,

 

Sen yeter ki onlarında zihninde kar yağdırmak iste.

 

Mesele zihinde,

 

Seni anlasalar ne olur anlamasalar ne olur.

 

Sen kendini anladıkça unutulmaz olan sen olacaksın!