24 Eylül 2021 Cuma

Covid19 bittiğinde ağızları ve burunları kapatan maskeyi çıkaracağız, Peki ya gözlerdeki maskeler ne olacak?

 

Covid19 başladığından bu yana şehrin içinde kaybolmayalı epey bir zaman oldu,

 

Mahalle aralarından başlayarak en kalabalıkların içine doğru yürümeyeli,

 

İki gündür aşı sonrası oluşan antikorun da verdiği güvenle arka sokaklardan başlayarak,

 

Birkaç insanın görüldüğü mahalle aralarından kalabalıkların içine doğru yürüyorum,

 

Tam bir Netflix dizisi gibi sokaklar. Yüzünde maske olan insanların arasında gezinirken endişeli bakışları maskelerin üzerindeki gözlerin derinliklerinde görüyorum.

 

Eskisi gibi değil; sokaklar, caddeler, mahalleler.

 

Bize ait olan hayat bir anda geride kaldı.

 

Yürürken birinin kalkmasını fırsat bilerek oturuyorum boşalan banka.

 

Aralarında gezindiğim insanlar şimdi bir bir yanımdan geçiyorlar.

 

Çocukluğuma gidiyorum o an,

 

Sanki bir anda zaman tünelinin içine giriyorum.

 

Küçük Anadolu şehirlerinin ortak özelliği miydi o dönemde bilmiyorum.

 

Şehrin sokaklarında gezen insanların her biri sima olarak birbirini tanır,

 

İsmen bilmese de tanıdık simaların birbirlerine verdikleri selamları hatırlıyorum.

 

Tanışmaya gerek yoktu şehirlerin ruhunda var olan özündeki samimiyet ruhuyla herkes tanıdıktı.

 

Yol boyu yürürken insanların yüzündeki tebessümle size baktıklarını,

 

Tebessümün içinde bir de selam veren bakışlarının derinliklerindeki tanışıklık duygusu güvensizliğin olduğu ortamlarda bile kendinizi güvende hissetmenizi sağlıyordu.

 

İrkiliyorum,

 

Zaman tünelindeki yolcuğum keskin bıçak darbesi gibi bitiyor,

 

Oturduğum bankta buluyorum kendimi,

 

Önümden geçen insanlar,

 

Birbirlerinin gözlerine bakmaktan çekinenler,

 

Adeta karşısındaki yürüyenlerin arasından sıyrılırcasına hızla atılan adımlar,

 

Şehirlerin insan profili bizim çocukluğumuzdan bu yana çok değişti,

 

Değişim beraberinde güvensizlikle birlikte samimiyetsizlik getirdi.

 

Tanışık insanlar bile artık tanışmıyormuşçasına birbirinden uzak,

 

Bizden olmayanlar ve var olan ruhun içine bilinçsizce taşınan insanlar tutmuşlar köşe başlarını,

 

Göçmenler diyoruz bunlara,

 

Yaşadıkları coğrafyalarda yaşanan insanlık dışı görüntüler sonrasında belki de kendi tanışıklıklarını terk etmek zorunda kalan insanların bozduğu bir ahenkte üzerine eklenince herkes birbirinden daha fazla uzak,

 

Samimiyet havasıdır şehirleri ayakta tutan,

 

Tanışıklık duygusudur güven veren,

 

Gözlerin derinliklerindeki tebessümle karışık selamlaşmadır mutluluğu ve paylaşımı arttıran,

 

İnsanı diğer varlıklardan ayıran da tam olarak budur.

 

Anadolu’nun samimiyet ve toplumsal tanışıklığı attırma Eylem Planına ihtiyacı var.

 

Anne ve babalar değişimin olumsuz etkilerini gördükleri için kapalı kutu yaşamın içine çekiyorlar çocukları,

 

Sokakları,

 

Caddeleri,

 

Mahalleleri bilmeden insanlara karşı tedirgin olan çocuklar yetişiyor.

 

Toplumsal birlikteliğe en büyük zararı bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde veriyoruz.

 

Genç Kardeşim!

 

Sokağa çıktığında hiç tanımadığın insanlarla selamlaşmaktan çekinme,

 

İnsanların arasından sıyrılarak kaçar adım geçme,

 

Geçen insanların her birinin senden olduğunun ve gözbebeklerinin derinliklerindeki kaçışın içine tanışıklığı yerleştirmek adına gülümseyerek selam vermekten endişe etme,

 

Yola gördüğün insanların yaşı kaç olursa olsun bir selamı çok görüp uzaklaşma,

 

Her bir insanın yalnızlığının içinde bir sohbet etme arzusu vardır. Bunun ortaya çıkması için adım atması gerekenin sen olduğunu unutma her zaman karşıdan bekleme.

 

Yaşadığın şehrin insan profilini zihnine kazı,

 

İsmini bilmesen de olur zihinsel bir tanışıklık oluştur.

 

Kontrolsüz bir şekilde sana dahil edilenlerin yaşamanın mevcut şartlarda bir parçası olduğunu kabullen,

 

Çözüm gelene kadar o insanlarında tanışıklık sürecine dahil olmasının hissedeceğin güveni arttıracağını unutma,

 

Toplumsal sorunların sende oluşturduğu kaçış duygusunun bir tek sana ait olduğunu düşünerek umutsuzluğa kapılma,

 

Seninle birlikte etrafındakilerin her birinin ortak sorunu,

 

Kaçışı durdurmak ve çözüme ulaşmak için paylaşımın olmazsa olmaz olduğunu ve paylaşımın senden başlamazsa hiçbir zaman gelmeyeceğinin farkında ol.

 

Uzaklaştıran ve ötekileştiren dillerin amacının sadece kendi güvenli alanını korumak olduğunu bil.

 

Etrafı korunan alanın özünde güvenli olmadığını birlikteliğin gerçek güveni sağlayacağının uyanışını yaşa.

 

Asırlar öncesinden Gelin Tanış olalım İşi Kolay Kılalım diyen Yunus’un özünde kastının işi kolay kılmak için tanışmak olduğunu unutma.

 

Banktan kalkıyorum,

 

İki elim üzerimdeki montun cebinde,

 

Yüzündeki maskeyle sadece ağzını ve burnunu değil aynı zamanda gözlerini de kapatan insanların arasından geçerken bakmaya çalışıyorum,

 

Yok olmuyor,

 

Maskelerin her biri gözleri de kapatmış,

 

Ve, covid19 bittiğinde ağızları ve burunları kapatan maskeyi çıkaracağız,

 

Peki ya gözlerdeki maskeler ne olacak diye düşünerek,

 

Bilmediğim sokakların arasına doğru yürüyorum.

 

İskemlesiyle evinin önünde geçmişin ruhunu yansıtan dedenin yanından geçerken çakıyorum selamı,

 

Sanki bu anı bekliyormuş gibi başlıyor sohbet,

 

Eskinin eskisinin hala gözleri açıkken,

 

Yeninin yenisinin gözlerinin kapanmasının sorumluluğunu kim üstlenecek bilmiyorum,

 

Çözüm ise hepimize ait ve çok net:

 

Gelin Tanış Olalım İşi Kolay Kılalım.

 

Ne varsa birlikte aşalım,

 

Ama şu Ben, Ben diyerek kendi güvenli alanını korumaya çalışanların her birinin güvenli alanlarının önce güvenli olmadığının farkında olalım!

 

Öyle işte,

 

Yürümeye devam ederken,

 

Telefonun ekranından yazdım bu cümleleri…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder