İhtiyacı mı var Rabbin senin ibadetine?
İhtiyacı olduğu düşüncesine kapıldığından mı uzaksın inanmaktan,
Böyle mi anlatıldı sana?
İhtiyacı mı vardı Rabbinin cennetteki ağaçtaki meyveyi Adem
ile Havva’nın yemesine ye da yememesine,
Sembolik bir ağaçtı,
Üzerindeki de sıradan bir meyve,
Kim bilir belki de cennetteki en lezzetsiz meyve,
Ama işte kibir içindeki insanın,
Arzu,
Sonsuz, bitmek bilmeyen bir istek,
Cennetin içinde bile engel olamamışken insana,
Bu üzerinde yaşadığımız dünyada zor çok zor,
Rab ibadetin kul ile arasındaki diyalog köprüsü olduğunu
iletirken,
Kul olan bunu anlamaktan,
Diyaloğu kurmaktan uzak,
Bana ne kadar yakınsa,
Sana da o kadar yakın,
Bilemeyiz ki ben mi daha yakınım yoksa sen mi?
Ama biliriz bana da sana yakın olduğu kadar yakın,
E ona da bize yakın olduğundan daha yakın değil ya,
Kul olan anlar bunu,
Zannedersin ki o gördüğün dindarlar garantilemiştir cenneti
de,
Yanlarına yoldaş ararlar,
Daha bizatihi görevlendirilmiş Peygamberler sorgulanmadan,
Cennete gidecekleri bile garanti değilken,
Bu ne telaştır,
İhtiyacı mı Rabbin benim ibadetime,
İhtiyacı mı var Rabbin senin ibadetine,
Eğer öyle olsaydı,
Sonsuza kadar kendisine ibadet edeninden yaratırdı,
Demek ki ihtiyacı olan biziz,
İhtiyacımız var da neden etmeyiz,
Çünkü Rabbin bizi her daim bekleyeceğini zannederiz,
Bize yakın olana ulaşmak zordur,
Öyle samimiyetsizce gidince ulaşamazsın,
Kapısından içeri girdiğinde dua sığınağının hissetmeli ve
hissettirmelisin ki çığlığın karşılık bulsun,
Nedir inanmak?
Nedir ibadet?
Namaz, oruç, zekat mıdır?
Onlar cennetteki sembolik ağaçtan farksızdır,
Orada ona dokunma diyen,
Burada bunları yap demiştir,
E bir de yapma dedikleri vardır,
En nihayetinde ibadet yapılması gereken veya yapılmaması
gerekenlerden mi ibarettir?
Hiç tanımadığın bir sevgiliyi tanırken,
Onun kalbine girmeye çalışırken,
Şekilden şekle giren,
Sürprizler yapan,
Emek veren,
Çalışan,
Sen, Rabbe giderken bunları yapmanın bulacağı karşılığı hiç
düşündün mü?
Eksik anlattılar, yanlış anlattılar ve sanırım biraz da
bilerek yaptılar,
Evlerde duruyor Kuran,
Köşelerin en güzel yerinde,
İpekten kılıflar içinde,
Bekliyor açılmayı,
Anlaşılmak için,
İnanç samimiyettir,
Ve, samimiyetle araştırıldığı vakit mutlu eder,
Kapılmış gidiyor insanlık kibre,
Korkunç bir şekilde kandırıyoruz hem kendimizi hem
etrafımızdakini,
İhtiyacı var insanlığın anlaşılmaya,
Anlamaya,
Paylaşmaya,
Yardımlaşmaya,
Unutma!
Kul olan, kul olandan üstün değildir,
Üstünlüğün vakti hakkın karşısına gidince çıkar ortaya,
Bugünden de bilemez kimse onu,
Hani Türk Filmi karesidir,
Cennetten tapu dağıtma sahnesi,
Nedir o tapunun verilme yetkisinin sadece Hak da olduğunu
insana unutturan,
Kolay mı geliyor dinin ticareti,
İnancın ve dinin ticareti olmaz,
Yapan da iflah olmaz…
Sor,
Kendine sor,
Yazık değil mi,
Bu hayatı biraz daha mutlu geçirmek varken bu kadar karmaşa
içerisinde bize ait olan zamanı tüketmek,
Ne makamı için,
Cennet makamı olsaydı o vakit bu kadar mutsuz olmazdı
insanoğlu,
Küresel vicdan vicdan diyoruz,
Küresel vatandaşlık diyoruz,
Özünde dediğimiz budur işte,
Ben mutlu olayım,
Sende mutlu ol,
Sonrasında birlikte mutluluğumuzu daha çok yayalım,
Ve, unutmayalım dünya üzerinde bir toz tanesiyiz,
Rüzgar esti mi biz de gideceğiz,
Esinceye kadar neden var olduğunu unutmamak ve hakkın
rızasını her yerde aramak gayemizdir,
Hepsi bu!
İyi akşamlar
Ahmet K.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder