Bitmek, tükenmek bilmeyen bir kininiz var,
Söyleme gelince Hakkı dilinden düşürmeyen,
Pratiğe bakınca ise tam tersi uygulamalarla birbirini tüketen bir topluluk olmak!
Nedir alıp vermediğiniz,
Sen yönetmişsin,
O yönetmiş ne fark eder kimin yönettiğinin ne önemi var,
Zor mu birlikte yönetmek,
Yedi başlı masal ejderhalarına dönüşüp benden olmayan herkesi bir şeyci olarak etiketlemek,
Aklın almadığı bir coğrafya bizimkisi.
Camiye giderek poz vermeden siyaset bile yapılamayacağını düşünmek,
Cami siyaset parantezinde birbirini kandırmak!
Kendisini cennetin dünyadaki temsilcisi olarak görmek,
Yetmiyormuş gibi bir de cenneti kendinin dışındakilere pazarlamak,
Bir rahat bıraksanız,
İnsanlar bir kendileri olsalar toplumsal tüm sorunlar çözülecek,
Yok!
Kimse kimsenin kendi olmasına izin vermiyor,
Sürekli olarak bir benzetme yarışı,
Bugün sandığa gidecek gençlerin tamamı AK Parti döneminde doğdu,
En çok eleştiren kim tam da bu dönemin çocukları,
Neden biliyor musunuz?
İçinizdeki bitmeyen benzetme arzusu,
Birbirlerine benzesinler istiyorsunuz!
Farkında değilsiniz,
Cumhuriyet döneminin en uzun soluklu tek başına iktidarı döneminde bile bunu yapamadınız,
Bundan sonra da yapamayacaksınız!
Sizin politika ve yaklaşımlarınızdan dolayı inancını kaybederek dünyanın dört bir yanına savrulan gençler var!
Avrupa’da sokakları gezerken karşılaştığımız her genç burada nasıl kalırım sorusuna cevap arıyor!
Yok yetmiyor bir de Türkiye’de olanlar ben nasıl gelirim arayışı içerisinde.
Ben, yönetmeliyim,
Ben,
Ben, bitmek bilmeyen bir hırs.
2023 seçimleri süreci başladığında 81 ile bakın bilmem kaç dönem önce seçilmiş olanlar dahil başlar aday adayı olma süreci,
Daha şimdiden başladı yerelde halk ziyaretleri,
Toplumsal mesajlar vermeler,
Milletimizle birlikteyiz,
Milletimizi dinliyoruz söylemleri,
Anlamıyorsunuz değil mi?
Yeni nesil bunların hiçbirini kabul etmiyor,
Ettiremiyorsunuz,
Siz elinizdeki akıllı telefonu kullanamazken o akıllı telefonun üretim sürecini düşünen ve üretildiği coğrafyalarda sanal ortamda yolculuk yapan bir beyne sahip!
Ahmet yurt dışına gitti!
Acaba hangi örgüte mensuptu?
Her gidenin arkasından aynı yaklaşım,
Tek bir örgüte mensuptum o da Türkiye Cumhuriyeti Devletiydi.
Yüksek bir tepeye çıkmış uzaktan yaşadığım coğrafyayı izliyorum,
İnsanlara bakıyorum,
Gaziantep’te ve Mardin’de katliam gibi gerçekleşen 2 kaza,
Ölen onlarca can,
Düşünsenize dün ölenlerden biri anneniz,
Babanız,
Evladınız olabilirdi!
Zaten öyle değil mi?
Hiçbirimiz anne ve babamızı seçmedik,
Tam da bu yüzden Atlas’a her baktığımda ya da sokakta gördüğüm her çocuğun gözlerine baktığımda benim çocuğum gibi bakıyorum.
Yönetmek isteyenlerin mücadelesi bitmez bizde,
İktidar değişir sonrasında da intikam arzusuyla gelenler yeni bir döngü başlatır,
Ve, sonrasında aradan 100 yıl geçer biri kalkar der ki mezarı bile belli olmayanlar için vatan hainiydi.
Nedir sizin hain olmama anlayışınız!
Toplumsal uzlaşı ve barışa en önemlisi de birbirinden intikam almayan yaklaşımlara ihtiyaç var.
Farkında değilsiniz değil mi geçmişin kin ve nefretini köpürte köpürte geleceğe taşıyarak gelecek nesillere miras dahi bırakamıyorsunuz.
Türkiye’de kim gençleri kazanmak istiyorsa birbirine benzetmemeyi vaat etsin!
Ben Türkiye’nin 81 ilini gezdim,
81 ilde konferanslar, eğitimler verdim konuşmalar yaptım.
Gittiğim her coğrafyada gördüğüm her bir gencin potansiyelinin ne kadar büyük olduğunu onlarla konuşurken tattım.
Ufkumu genişleten,
Hayal dünyamı zenginleştiren gençlerle karşılaştım,
Ürettiği fikir ve projeleriyle bizi dünyanın bir adım önüne geçirecek hayal dünyasına sahip yaklaşımlar gördüm.
Sonra o gençlerin hep bir yerde motivasyonu kırıldı,
Hevesleri kaçırıldı,
Neden biliyor musunuz?
Anlaşılamadılar,
Anlaşılmak isteyen gençler hala Anadolu’nun dört bir yanında,
1960, 1980 Darbeleri,
Muhtıralar,
Darbe girişimleriyle kendi kendine en büyük zararı veren bir coğrafyayken bunların hepsinden daha büyük bir Darbe yaşıyor Türkiye nitelikli beşeri sermaye göçü,
Darbelerle gerçekleşenin çok daha büyüğü gerçekleşiyor.
Sizin korkunç savaşlarınız ve iktidar mücadeleleriniz arasında Anadolu’nun gariban gençleri yok oluyor,
Üzerine bir de cennete uğurluyoruz söylemleri,
Bir dönüp arkanıza bakın,
Neler yaşandı koca bir asırda,
Neler oldu,
Ve, gelinen noktada değişen ne var?
Hepimiz yaralı birer kuşuz,
Her birimizin farklı yaraları var,
Aradan geçen yılların karşısında ise birbirimizin yaralarını iyileştirmek yerine yaralara basarak ileriye gidebileceğimizi zannediyoruz.
Bazen diyorum Allah’ım nasıl bir asra denk geldik,
Bizden önceki asırlar da böyle miydi?
Bunları buraya gelince yazmaya başlamadım,
İlk çığlığımı attığımdan bu yana neredeyse 17 yıl geride kaldı,
Edebiyat derslerinden en kötü notları alan öğrenci 3 kitap yazdı,
Yetmedi televizyonlara çıktı,
Yetmedi projeler yazdı ve bunların her biriyle aslında toplumsal çığlığa katkıda bulunmak için mücadele etti,
O da yetmedi karar alıcıların karşısında bir bir ne düşünüyorsam,
Konuştum,
Anlattım,
Söyledim!
Hiçbiri benim düşüncem değildi çünkü beni ben yapan toplumun içinde olmaktı ve toplumu dinleyerek öğrendiklerimi paylaşıyordum.
Tam da 2023’e doğru giderken size bir reçete önereyim mi?
Gençleri birbirine benzetmekten vazgeçin,
Her yerde üniversite kurmayı bırakın,
Çocukların ve gençlerin ihtisaslaşacağı mesleki eğitimi öne çıkaran bir eğitim sistemi getirin,
Üniversite bittikten sonra diplomayı alan gencin ben ne iş yapacağım sorusunu sormaması için erken yaşlardan itibaren çocukları ve gençleri tanıyan bir yaklaşım benimseyin,
Zamanında sizin açtığınız yollarda mecburiyetten belirli cemaat vb örgütlere üye olmak zorunda kalan bireyleri suçlamayı bırakın yolu açanları suçlayın,
Düşüncenin özgürleşmesini sağlayın, bırakın insanlar düşüncelerinden dolayı yargılanmasınlar, insanlar düşündüklerini kendilerinde tuttukça birikiyor ve dünyayla rekabet edemiyoruz,
Mülakat, kpss vb ne kadar sınav varsa hepsini kaldırın ihtisaslaşma liyakatini kurun. Bilgisayardan anlamayan sınavda başarılı oldu diye mühendislik okuyor, bilgisayarda en mükemmeli ortaya koyan fizik, kimya, biyoloji, edebiyat yapamadığı için mühendis olamıyor. Sonra mühendisliği bitiren mühendislik dışında başka bir iş yapıyor.
Üniversitelerde akademisyen olma sürecini bilimsel yeterlilik ve bilimsel üretim sürecine dönüştürün. Üniversitelerin rektörleri dahil hiçbir kadrosunu belirlemeyin. Bırakın her bir üniversite dünyayla rekabet edecek yaklaşım ve ortamını kendi kursun eğer beceremiyorsa da sıkı bir denetimle değiştirmekten çekinmeyin,
Sivil toplum kuruluşlarını özgürleştirin; kim hangi düşünceyle neler yapmak istiyorsa yapsın, siz STK’ları ayrıştırmadan finansal desteklerin etkin ve adil bir şekilde dağılımını sağlamaktan sorumlu olun!
Devletin adı Türkiye Cumhuriyeti bırakın geriye kalan kimlikleri kim kendini nasıl tanımlıyorsa tanımlasın; siz çatıyı sağlamlaştırın gerisini boş verin. Türk – Kürt, Alevi – Sunni, Başörtülü - Başörtüsüz vb tartışmaları kendi aranızda yapın bırakın toplum hissettiği gibi yaşasın. En korkuncu da koca bir asır sonra bir Ermeni kökenli genç Kaymakam oldu diye bunu paylaşmaktan asıl utanın bunca yıl boyunca neden olmadı diye oturup düşünün.
Yedi başlı masaj ejderhaları gerçek hayatın içinde de var ve önüne ne gelirse parçalayıp, yok etmeye çalışıyor. Bundan yıllar sonra şimdinin çocukları büyüdüklerinde sizi yargılayacaklar ve sizinle ilgili kararlar verecekler,
Nasıl hatırlanmak istiyorsanız öyle iz bırakın!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder